1 Mart 2020 Pazar

BABAM YAŞIYOR




   Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü, kör oldum.

CEMAL SÜREYA






İLHAN ERDOST



    İlhan Erdost'un kızı Alaz hiç görmediği babasını anlattı:

   Babamla ilgili bir şeyler anlatırken şunun sıkıntısını yaşıyorum. Onunla bir anım yok, ona dair anılarım da çok az. Bu yüzden anlattıklarım da hep aynı oluyor. Bundan utanıyorum. Ben babamın trafik kazasında öldüğünü zannediyordum, öyle demişlerdi bana. Okumayı sökmüştüm. Evimiz sobalıydı. Soba yanıyordu. Demek ki kıştı. Annemle teyzem battaniye altında koltukta oturuyorlardı. Orta sehpada bir dergi duruyordu. Belki de annemler onu bilerek orada bırakmışlardı bilemiyorum. Kapağında babamın kocaman fotoğrafı vardı. Altında da "İşkencede öldürülen yayıncı İlhan Erdost" yazıyordu. Yüksek sesle okudum. Annemlere baktım ağlıyorlardı. Battaniye de gizleyemiyordu. Sonra çok soru sorduğumu hatırlıyorum. Ertesi gün okula gittiğimde arkadaşlarıma yalan söylemişim gibi hissetmiştim bir de. Çünkü başka türlü anlatmıştım hikâyeyi onlara. Çok utandığımı hatırlıyorum bu yüzden. Utanmak bize doğuştan nasip olmuş. (t24.com.tr)


    İlhan Erdost'un Kızı Alaz Erdost yazdı: Ben günlerce babamı dinlemek isterken... 

  Günlerce durmadan dinleyebileceğimiz şarkılar vardır ya hani. Ya da çocukken bir daha bir daha okuttuğumuz resimli kitaplar. Tekrar tekrar izlediğimiz Adile Naşit'li filmler. 
   Ben istiyorum ki susayım, tanıyan biri bana babamı anlatsın. Saçının kıvırcığından başlasın, burnunun yanındaki bene geçsin. Görüyorum çünkü fotoğraflarında, beni var burnunun yanında. Sevdiği yemekleri anlatsın, güldüğü şakaları. Bir olay karşısında vereceği tepkileri. Sonra başka biri gelsin, nasıl toprağa verildiğinden bahsetsin; kimlerin orada olduğunu, neler yaptıklarını. Başka bir arkadaşı neler konuştuklarını anlatsın babamla rakı içerken. Hangi kitapları okuduğunu, yayımlarken neler tartıştıklarını. Sonra annem anlatsın; nasıl sarılırdı, nasıl severdi bizi. Hangi türküleri söylerdi. Ben saatlerce, günlerce babamı dinleyebilirim. 
   7 Kasım babamın bir cezaevinde dövülerek öldürüldüğü gün. O günün üzerinden 39 yıl geçti. Ben günlerce babamı dinlemek isterken, her 7 Kasım'da birileri de benden dinlemek istedi onu; yayıncı İlhan Erdost'u. Ama benim anlatacak yeni bir şeyim yok, kuracak yeni bir cümlem de.
   Geçenlerde dostlarım Özge Mumcu ve Eren Aysan'la babalarımızı anlatmak için bir toplantıya davet edildik. Bir akşam öncesinden konuşmamı hazırlayayım istedim. Oturdum bilgisayarın başına, aynı cümleleri yazamaya başladım. Sinirlendim bu duruma sonra. Utandım da her zamanki gibi. Hep aynı şeyleri söyleyip, insanları sıkıyordum. Kapattım bilgisayarımı, kütüphaneden öylesine bir kitap seçtim, okursam uykum gelir belki diye. Yatağıma geçtim. Kitabı açınca içinden bir ayraç düştü. Ayracın üstünde Cemal Süreya'nın babama yazdığı şiir vardı ve babamın bir fotoğrafı.


Bir bardak su içsem şimdi
Yaralarımdan dökülür
Gün ki yıkımlar günüdür
Boştur ne söylesem şimdi


   Ben kimsenin babası ayraç olmasın diye ömrüm yettiğince babamı anlatmaya devam edeceğim. Ben 7 Kasım 1980'de Mamak Askeri Cezaevi'nde dövülerek öldürülen yayıncı İlhan Erdost'un küçük kızıyım. Bana bıraktığı soyadını onurla taşıyor, öyküsünü herkese anlatıyorum. Böylece, babam yaşıyor. Babamı yaşattıkça Adile Naşit filmlerine dönüyor ayraçlar. Küçük kız çocukları da mis uykularına gülerek dalıyor. (BirGün Gazetesi)  




Merhaba!




   (Yukarıdaki derlemeye 13 gün sonra ek: 26 Şubat 2020)

   Alaz Erdost amcası Muzaffer İlhan Erdost'un mezarı başında bir konuşma yaptı:

  "Hiç böyle olacağını tahmin etmemiştim. Bir anda gideceğini. Doktorlar amcamı kaybettiğimizi söyledi. Suları (Muzaffer Erdost'un kızı), ablam ve ben yalnızız. Bir süre sonra 'Peki şimdi ne yapacağız?' diye sordum. 'Aile büyüğünüz kimse onu arayın' dediler. Bizim aile büyüğümüz içeride yatıyor. Bizim büyüğümüz o. Başımız sıkıştığında yanına koştuğumuz, bir sorumuz olduğunda cevap bulduğumuz babamız. Bizi sözcük sözcük seven, satır satır düşünen, kıyamayan, kardeşim diye diye giden amcamızı, bugün oğlunun ve eşinin yanına yatırdık. Eğer varsa böyle bir ihtimal kardeşine de kavuştun, çok sevdiğin arkadaşlarına da" dedi.
  Alaz Erdost, amcasının babasına yazdığı şiire atfen konuşmasına şöyle devam etti: "Ve biz duruyoruz bugün tabutunun önünde. Biz ikimiz iki kardeş, ablam ve ben. Yan yana ve omuz omuza. Bize bıraktığınız onurlu soyadıyla başımız dik. Babamızı yatırdığımız Karşıyaka'da tam da istediğin gibi. Gözlerinden öpüyorum amcacığım." (BirGün Gazetesi)


Ve biz
Gene duracağız bir gün
(Böyle istiyorum öldüğüm zaman
Eğer bir cesedim olursa taşınacak)
Tabutumun önünde
Biz ikimiz
İki kardeş
Yan yana ve omuz omuza
Fotoğraflarımızın ardında ben
Sen önde
Yüzümüzden eksilmemiş olan gülüşümüzle.

MUZAFFER İLHAN ERDOST







Dostlar Merhaba!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder