28 Ekim 2018 Pazar

ŞAMAN ŞAİR






   Şiirin daha çok insan olmak için gerekliliği fikrine Osman Konuk'ta da rastladım. Çok eski arkadaşım, çok sevdiğim bir şair. Bu fikri paylaştığımıza da sevindim, gerçi daha çok insan olmayı kim istemez ki! Daha çok insan olmak, bugün var olan insan anlamında değil elbette, asıl olarak "insan olmak", "insan" dediğimiz bedenin mayasının tutması, adaletten merhamete, eşitlikten özgürlüğe, barışa ve diğerkâm olmaya kadar, insanı insan yapacağına inandığım değerlere hem bir ruh hem de eylem olarak ulaşmak. Şiiri yalnızca bir metin olarak görmüyorum, bu edebiyat için geçerli olabilir ama "Biz üzüm yaratılmadan önce sarhoştuk" sözünün doluluğu ve doğruluğu gibi şiir de yazıdan ve edebiyattan öncedir, insandan da öncedir, doğayla ikizdir. Bu nedenle de hem tabii hem hayatidir. Şairi de Şamanın devamı, elçisi, torunu, soyu olarak gördüğüm için onun insanı doğaya yaklaştırması, yakınlaştırması göreviyle, yitirdiği benliğine geri dönmesi, kavuşması için yardımcı olduğunu düşünüyorum, hatta buna inanıyorum.



HAYDAR ERGÜLEN
(Söyleşi: GÖKHAN BAKAR - Cumhuriyet Kitap)











Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sâdık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sâdık yârim kara topraktır

Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sâdık yârim kara topraktır

Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sâdık yârim kara topraktır

Âdem'den bu deme neslim getirdi
Bana türlü türlü meyva yedirdi
Her gün beni tepesinde götürdü
Benim sâdık yârim kara topraktır

Karnın yardım kazmayınan belinen
Yüzün yırttım tırnağınan elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sâdık yârim kara topraktır

İşkence yaptıkça bana gülerdi
Bunda yalan yoktur herkes de gördü
Bir çekirdek verdim dört bostan verdi
Benim sâdık yârim kara topraktır

.......
.......

Her kim ki olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser
Gün gelir Veysel'i bağrına basar
Benim sâdık yârim kara topraktır



Fotoğraf: ERGUN ÇAĞATAY


   Gönül gözü açık olan ve doğayı, insanı tasvir ederken görenden daha iyi sözler kullanan Aşık Veysel, köyünde bir tek meyve ağacı olmadığı halde Sivrialan'da ilk bahçeyi kendisi yapar. Elma, kiraz, kayısı... Kardeşleriyle beraber ilk bahçeyi yapmaya başladığında köylüler "Atalarımız bunca yıl böyle bir iş yapmamışlar şu kör adam onlardan daha mı iyi bilecek ki böyle bir işe girişti" der. Birkaç yıl sonra ağaçlar meyve verir ve aynı köylüler söylediklerinden utanarak "O kör değilmiş meğer! Kör olan bizmişiz!" derler. (BURÇAK ÖKSÜZ DOĞAN - Marmara Life)












Merhaba!



21 Ekim 2018 Pazar

İNSAN NE YAPARSA KENDİNE YAPIYOR !




   Komünist lider Mao Zedung başa geçtiğinde büyük bir tarım toplumu yaratmak istiyordu. Bu yüzden 1958'de tarlalara zarar veren serçeler ve haşerelere karşı seferberlik ilan etti. Ülke çapında büyük kitleler 24 saat boyunca organize olarak serçelerin yumurtaları ve yuvalarına zarar verdiler. Serçeleri kaçırmak için on binlerce korkuluk ve kırmızı bayrak üretildi. Ülkedeki işçilerin yarısı seferberlikte yer alırken, atış ekipleri kuruldu. Devlet tarafından serçe öldüren vatandaşlara çeşitli ödüller verildi. 
   1960 baharında tarlaları böcekler bastığında Çinli liderler öldürülen serçelerin böcekleri yiyerek aslında faydalı olduğunu fark etti. Öldürülen iki milyar serçeden sonra Mao, serçeleri 'düşmanlar' listesinden çıkardı. Fakat artık çok geçti. Çünkü ülkede zararlı böcekleri yemesi beklenen serçelerin soyları neredeyse tükenmişti. Ekolojinin altüst olması ve tarlaların zarar görmesiyle üç yıl sürecek Büyük Kıtlık başladı. Büyük Kıtlık boyunca en az 20 milyon kişi açlıktan hayatını kaybetti. (gazeteuzay. com)










   Bazıları Peru'da bazıları Bolivya'da yaşayan Uru kabilesi...

   Yüzyıllar boyunca savaşlardan kurtulup bugünlere kadar geldiler. Yaşamak için yaylaları, göl kenarlarını tercih eden Uru halkı, kendilerini "göl insanları" olarak tanımlıyor. 
   Bin yıl boyunca ayakta kalan Uru halkı, yüzyıllar önce İnka medeniyetinin saldırılarını atlattı, daha sonra Güney Amerika'nın büyük bir bölümünü fetheden İspanyol kolonileşmesinden kurtuldu. Geleneksel yaşam tarzlarını tehlikeye atan modernleşmeden de zarar görmedi. Ancak şimdi Uru halkı başa çıkamayacakları bir düşmanla karşı karşıya: İklim değişikliği. 
   Bolivya'nın ikinci büyük gölü Poopo buharlaşıp yok oldu. Üç bin kilometrekarelik gölden geriye hazin hikâyeler kaldı. Oruro şehri yakınlarında And yaylaları üzerinde bulunan Poopo Gölü'nün bulunduğu bölgede sıcaklık son 30 yılda neredeyse 2 derece arttı. Ama gölün kurumasının nedeni yalnızca küresel ısınma değil, bölgedeki maden şirketleri, suyun tarımda bilinçsiz kullanımı ve atık suların göle verilmesi de Poopo'yu yok etti. Son yıllarda göl çevresinde yaklaşık 200 bitki türü yok oldu. 75 kuş türü bölgeyi terk etti. Kaybolan yalnızca göl değil. Kuraklık nedeniyle balıkçılıkla geçinen 350 aile bölgeyi terk etti. 
   Yok olan sadece Poopo değil. (Reuters)








   Bir kere, her yıl gezegenin ürettiği doğal kaynaktan daha çoğunu harcıyoruz. Gerçi, aileler borçlu, şirketler borçlu, devletler borçlu ama bir bütün olarak insanlık da doğaya, (gezegene) borçlu. Her yıl Gezegenin bir yılda ürettiğinden daha çoğunu harcıyoruz, dolayısıyla gezegenin kendini yenilemesine izin vermiyoruz. Buna dünya limit aşımı günü deniyor. Bir fikir vermek için, mesela dünya limit aşımı günü 1997'de Eylül ayına denk geliyordu, 21 yıl sonra, 2018'de 1 Ağustos'a geriledi... Bu dünyanın bir yılda ürettiği doğal kaynağın yılın ilk 7 ayında harcanması demek... Beş ay borçla devam edilecek demek! Bu, başlı başına büyük risk oluşturuyor.
   Tüketimin öteki adı yok etmektir... İyi de bu dünyanın kaynakları sınırlı... Sonsuz değil... Eğer öyleyse, insanlığın ve uygarlığın içine sürüklendiği kısır döngüden çıkmak için, öncelikle üretimin yönünü radikal olarak değiştirmek, üretimi ve tüketimi kısmak, onca lüzumsuz, onca saçma şeyin üretimine son vermek, gerçekten gerekli şeylerin üretimine odaklanmak gerekiyor. Velhasıl, farklı bir yaşam tarzı, farklı bir uygarlık tercihi yapmanın gerekli olduğu bir zamandayız... Kapitalizm dahilinde insanlığın bir geleceği yok!



FİKRET BAŞKAYA
(Söyleşi: İskender Vidinli-BİRGün Gazetesi)










   "Önemli olan dünyayı kurtarmak değil. Gezegenimize ne yaparsak yapalım, sadece bir sonraki evrim döngüsü için nişler yaratıyoruz. Ancak, fosil yakıtları bugünkü gibi kullanmaya devam eder, iklim değişikliğini göz ardı edersek, insanoğlu dünyanın devam eden evriminin bir parçası olamaz."



ADAM FRANK
(Astrofizikçi-Rochester Üniversitesi)










   Bütün buraları ıslah edecekler. (...) Bak buradan taa gözümüzün göremeyeceği yerlere kadar kumla dolduracaklar, yepyeni bir şehir inşa edecekler. Yüksek binalar, sosyal konut gibi. 'Flamingolar ne olacak?' Ya işte, onu hiç düşünmeyecekler Bahriyeli. Flamingolar ne olacak? Göç edecekler. (...) Ama merak etme insanoğlu onları orada da bulur. Çünkü doymuyoruz. (...) Önce bir doğanın sabrını sınayacağız. Verdikçe alacağız, vermek istemese de alacağız, sonra bir gün doğanın tepesi bir atacak, bizi doğduğumuza pişman edecek. (...) İşte kıyamet öyle bir şey olacak. (...) Bir gün bütün bu hunharlığın intikamı alınacak. Doğa şimdilik bize müsaade ediyor. Bir noktadan sonra, işin şakası kalmayınca göreceğiz ebemizinkini.


ASLI E. PERKER
(Flamingolar Pembedir)










   Umut konusu, yüzyıllarca felsefecilerin ve hekimlerin, sonra psikologların ilgisini çeken bir kavram olmuştur. İnsana ne para-pul ne de şan-şöhret; hiçbiri umut kadar büyük itki, motivasyon sağlamamıştır. Umut için fakirin ekmeği dense de haklıların mücadelesinde umut en önemli enerji kaynaklarındandır. Tarih, umutlarını akıl, bilgi ve dayanışmayla besleyenlerin kazandığı sürpriz zaferlerle dolu. Yine tarihteki en güzel kaybedenler daima mücadele ederek kaybedenler. Haklı ve âdil davalar için hile yapmadan mücadele edenler her zaman vardı, daima olacak. Yeter ki gezegenimiz, Tabiat Ana ona ettiğimiz ihanetlerin bedeli olarak insan türünü silip atmasın dünyadan. İşte artık hem tabiat, gezegenimiz hem de etik değerlerimiz için mücadele ettiğimiz bir tarihin içinde yaşıyoruz. Hepimize akıl, sabır ve sağduyu diliyorum. Haklı olduğunuz bir konuda mücadeleden vazgeçmek, yaşarken ölmeyi kabul etmektir. 



BUKET UZUNER










   

Merhaba!
   

14 Ekim 2018 Pazar

BİR ŞEY YAPMALI - 2




   "Resim çek, sergi aç, aferin falan... Yok öyle şey, yararlı olacaksın, yüreğini verdiğin insanların sanatçısı olabilirsen öte dünyaya giderken arkandan gelen çok olur, bu sevgidir..."


FİKRET OTYAM








"Mutluluk kişisel çıkar peşinde yakalanmaz,
asıl mutluluğa topluma yararlı olarak ulaşılır."


HALET ÇAMBEL










   Emeğiyle yararlı işler yapmamış, güzellikler yaratmamış, yürekten dostluk nedir bilmeyenler için dağlarda, 'saçları ağarana dek yaşadı ama dünyaya gelmedi' derler.


RESUL HAMZATOV











   Leonardo da Vinci mesela, hiç memnun kalmadan ölmüş. "Hiçbir şey yapamadan" olmuş ölmeden önceki son sözü. Benim gibi çaresizler nasıl biliriz sırrını...
   Düşünüyor, okuyor, izliyor, dinliyorsanız öyle defteri kapayıp sallayamıyorsunuz. İnsanı alıp götüren bir melodi bile daha yapılacak çok şey olduğunu söylüyor. Bir diğer insanın zihinsel, ruhsal çabası tükenmedikçe insan hafiflemez.


UĞUR YÜCEL











"Herkesin kullanacağı bir yapıya, herkes kendi taşını getirecek..."


EMILE ZOLA













Merhaba!

7 Ekim 2018 Pazar

ADALETİN BU MU DÜNYA?




Dünya Gıda Programı (WFP) İcra Direktörü DAVID BEASLEY:

    "Her 5 saniyede bir çocuk açlıktan ölüyor.
 Dünyada 300 trilyon dolarlık bir varlık bulunuyorken bu durum kabul edilemez ve affedilemez." 





   Dünyadaki aç insan sayısı üç yıldır artıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre 2017'de yaşadığımız gezegende yetersiz beslenen insan sayısı 821 milyona ulaştı. Bir yıl öncesinde bu sayı 804 milyondu. Gezegendeki her dokuz kişiden biri, "Bugün ne yiyeceğim" diyerek uyanıyor. Daha çok tüketiyoruz ama paylaşım cephesinde adalet adına bir gelişme yok.
   Beni yeniden açlık konusunda yazmaya iten nedenlerden biri geçen hafta yabancı bir kanalda izlediğim Yemen görüntüleriydi. Ağaçlardan topladıkları yaprakları kaynatıp çocuklarını beslemeye çalışan bir aileyi izledim. Yemen'de 18 milyon insan yeterli gıda bulamıyor. Hamile kadınlar ve beş yaş altındaki çocuklardan oluşan üç milyon insan yetersiz besleniyor. BM Dünya Gıda Programı (WFP) açlık çeken insanların yarısına Şubat 2019'a kadar yeterli desteği sağlamak için 91 milyon dolar bulmaya çalışıyor. Elbette, savaşın sona ermesi asıl çözüm ama yardım kuruluşları mevcut krizi çözebilmek adına ilk planda maddi yardım arıyor. Yaklaşık 10 milyon insanın Şubat ayına kadar ayakta kalabilmelerini sağlamak için 91 milyon dolar bulamayan bir dünyada yaşıyoruz. ABD'nin, bir F-35 uçağı karşılığında Lockheed firmasına ödediği paradan bahsediyoruz. Bir savaş uçağı az alınsa, 10 milyon insan aç kalmayacak. Savaş uçağına para vermeyi tercih ettiğimiz gibi, o uçaklarla aç insanların üzerine bomba yağdırıyoruz. (ÖZGÜR GÜRBÜZ - BİRGün Gazetesi)









Açlık fotoğrafı dünyayı şoke eden, tedavi altına alındıktan sonra 16 kilogram ağırlığa ancak ulaşabilen, 18 yaşındaki
SEYDA AHMET BAĞİL 










Ne deliyim ne körüm
Ne sağırım ne sayrı
Mutluyum kısacası
Ve hiçbir şey istediğim yok
Senden felek
Ama yine de
Ucuz olsun ekmek
Ve pahalı olsun insan hayatı



RESUL HAMZATOV











Merhaba!