30 Temmuz 2017 Pazar

SANAT TOPLUM İÇİNDİR - 2




Söyle saadetini, çekinme
Bir ekmek, bir kadın, birkaç çocuk.
Tatlı gerinmelerin peşisıra sabahleyin
Evinle işin arasında tatlı bir yolculuk...

Cigara içerekten alacakaranlıkta
Kapını çalmışsın.
Alınterin, göznurun, el emeğin, karın.
Turfanda portakal görüp çarşıda
Tadımlık birkaç tane almışsın...

Alırsın kardeşim, almalısın
Dünyadan o kadar az ki, istediğimiz
Senin, benim, hepimizin, çocuklarımızın
İki olmamalı bir dediğimiz.


TURGUT UYAR








Küçük kümeler halinde yürüyorlardı
Açlar ve çocuklar şose yollarında,
Alıp yanlarına gidiyorlardı.
Yıkık köylerde bekleşen insanları da.

BERTOLT BRECHT







  ...Değiştirip dönüştürmek sanatın doğasında vardır: Bunu da etkileyerek yapar. Sanatçının kendi de sanatla değişir. "Sezgiyle değişimi ilk hisseden" odur. "Sanatçı ve yazar için kişilik her şeydir." Kişilikliler, "Egemenlerin kanatları altına girmez. Girerse saygınlığını kaybeder." Bir sanatçının kimliği, kişiliği ve düşünceleri, ulusun duyarlılığına akort edilmemişse eğer, o vakit içinden çıktığı topluma yabancılaşır ve ondan kopar.
   Propaganda ve reklam, yetersiz ve yeteneksiz sanatçıyı değerli gösterir, başarılı kılar. Ona ödüller sunulur, eleştirmenlerce göklere çıkarılır, şöhret ve paranın tutsağı yapılır. "Köklerinden kopartılarak ulusundan uzaklaştırılır, milletine / halkına yabancılaştırılır, egemenlerin hizmetine koşulur." Oysa, "Egemenlerin yönetme gücü varsa, yazarla sanatçının da düşündürme ve sezdirme gücü" vardır. Bunu Atatürk, "Sanatçı alnında ışığı ilk hissedendir" diyerek belirtir.
   Egemenlerce, "Yöneticilerin yerine halkını seçen de değer yargılarının düşmanı gösterilir. Oysa sanatçı, ancak ulusuyla vardır, toplum da sanatçısıyla var olur; tarihe imza atar, iz bırakır." İnsanı etkileyen, değişim dönüşümün gücünü yaratan, geleceği dölleyen, özgür düşünmeyi öğreten, halkın direnme gücünü arttıran, her türlü iktidarın çıkarına çomak sokan da sanattır, edebiyattır, sanatçıdır... (EMİNE AZBOZ - Aydınlık Gazetesi)




Resim: SEMA ÇULAM




  ...Sanat, herkesin içinde birey olmayı ve yapyalnızken herkesle birlikte bulunmayı duyumsatıyorsa, bizi yaşamın onca zorluğundan aydınlığa çıkarabilir. Bugün Pazar şiirini, Potemkin Zırhlısı'nı ya da Guernica'yı her dönemde çağdaş ve güncel, bir o kadar ulusal ve evrensel kılan değer, tüm evreni ve insanı tohum halinde verirken çiçeğin düşünü kurdurma yetisi taşımasında saklı... 







Bir gün gelecek, zaman bizim olacak, bizim.
Bütün düşünürlerini okuyacağız bütün çağların.
Bütün ustaların bütün tablolarını göreceğiz.
Bütün maskaralara kırılacağız gülmekten. 
Arkadaş olacağız bütün kadınlarla. 
Ve bütün insanlara
Öğreteceğiz gerçeği.


BERTOLT BRECHT







Merhaba!

23 Temmuz 2017 Pazar

KUŞLAR VE ŞAİRLER


 
   
   Lokman Hekim'den kaç yıl yaşayacağını kendisinin saptaması istenir. Lokman Hekim de uzun yaşayan kartalın uç uça yaşam süresini düşünerek, yedi kartalın yaşam süresi kadar yaşam diler. Kartalın yaşam süresi 80 yıl kabul edilmiştir. Bu, yedi ile çarpılınca 560 eder ve Lokman Hekim de 560 yıl yaşamıştır.
  "Sevda Sözleri" nin şairi Cemal Süreya da Lokman Hekim'i çok severdi. Ama Lokman gibi, kartalı değil de, dokuz yıl yaşayan kırlangıcı düşünürdü. Kartal misali kırlangıç da düşünülürse yedi kırlangıcın süresi altmış üç yıl eder. Bu sırada "Kehanet 1985" şiirini yazacaktır:

"Lokman şair senin hayatın
Yedi kırlangıcın hayatı kadar
Altısını ardı ardına yaşadın
Bir kırlangıcın daha var."


CEMAL SÜREYA


   Fakat şair, yedinci kırlangıcın hayatını yaşayamadan 59 yaşında aramızdan ayrılacaktı. 
(REFİK DURBAŞ - BirGün Gazetesi)







    
   Meydanlar toplanma yerleridir güvercinlerin. Oktay Rifat, San Marco Meydanı'nda bir güvercinle dost olsa da, onun için yazdığı şiiri kitaplarına almaz. Oysa bu şiir, İkinci Dünya Savaşı'na karşı yazılmış en güzel şiirlerden biridir:

San Marco meydanında dost olduğum güvercin
Bir Alman misillemesinde
 Kurşuna dizilmediyse eğer
Venediğe gider
Ben kuşumu bulurum
Ben kuşumu bilirim
Milyon güvercin içinde


OKTAY RİFAT







GURBET KUŞLARI

"San Marko meydanında dost olduğum güvercin"
ilk seninle tanıdıydım Oktay Rifat'ı
o şiiri uçurduğu gökyüzü şimdi boş
yeni bir gökyüzü kurulmuş şimdi öyle diyorlar
"milyon güvercin içinde" eskisi kayıp Ankara
bizi ne zaman seveceksin eskisi gibi bir daha


HAYDAR ERGÜLEN








Merhaba!

16 Temmuz 2017 Pazar

ÖLÜMSÜZ AĞAÇLAR





WHANGANUİ


   Yeni Zelanda'da Whanganui adlı kasabada yerel insanların kullandığı "ben nehre aitim, nehir de bana" olarak bilinen deyimden esinlenerek harekete geçildikten sonra Maoriler tarafından kutsal sayılan Whanganui Nehri "canlı varlık" olarak kabul edildi ve nehre hukuki statü verildi.







 ...Dünyanın gerek doğal ve maddi varlıklarının gerekse kültürel ve ruhsal değerlerinin korunması şimdi herkesin ortak istemi...Oysa kapitalizm, küreselleşme düzleminde dünyayı bir bütün olarak tüketim nesnesi, insanı ise tüketimin öznesi olarak tanımlıyor. Böylece insanın varlık nedeni ve oluş biçimi tüketim edimiyle belirleniyor...  
 

SEYYİT NEZİR








"Doğayı ve insan haklarını en vahşice ihlal edenler asla hapse girmez. Çünkü cezaevlerinin anahtarları onlardadır."











Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
dünyayı çocuklara verelim
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler


NÂZIM HİKMET


















Merhaba!

9 Temmuz 2017 Pazar

ELBET BİR GÜN




               "İsteklerimizin kabulü için savaşım vermekten başka seçeneğimiz yok. Biz, insanlığın büyük                                          çoğunluğunu oluşturuyoruz. Haklarımız ve çıkarlarımız sürgit ayaklar altında çiğnenemez." 


FİDEL CASTRO








   En az  yüz yıldır şunları söylüyoruz: Kapitalist hukukun önceliği adalet değil; "sistemin varlığını ve geleceğini" korumak, güvenceye almaktır. Hukukun evrensel kurallarının sınırlarını kapitalizmin/emperyalizmin çıkarları belirler. Hukukun kuralları siyaset aracılığıyla konulur ve siyaset sahnesinde figüran olmanın ötesinde rol üstlenemeyen sınıflar, kural koymak bir yana, sermaye istemedikçe, kendi çıkarlarına olabilecek küçük bir gedik bile açamaz. (KADİR SEV - soL Haber)








Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,
adalet de gerekli her gün,
hem o, günde bir çok kez gerekli.

Sabahtan akşama dek, iş yerinde, eğlencede,
hele çalışırken canla başla,
kederliyken, sevinçliyken,
halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,
günlük, has ekmeğine adaletin.

Madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?

Öteki ekmeği kim pişiren?

Adaletin ekmeğini de
kendisi pişirmeli halkın,
gündelik ekmek gibi.

Bol, pişkin, verimli.


BERTOLT BRECHT








 "Toplumu sınıflar değiştirir, kişiler değil. Devrimci teori, ancak devrimci sınıfla birlikte çözüm getirir."


"Bir Gün Tek Başına"
VEDAT TÜRKALİ








Parmaklarının ucuna basıp basıp
doğrulsan da yerinden,
üstüne yürüsen de karşılaştığın vakit
çekip alsan da hatta yakalarını eline,
suratına yapıştırsan da yumruğu
tek başına kaldıkça bu öfke
getirmeye yetmez kavganın sonunu.



KEMAL ÖZER









Sık dişini yılma sakın, vazgeçme bu umuttan
Elbet bir gün insanlar hasretle kenetlenir

Gör işte o zaman, devranını küskün dünyanın
Bilinmedik cemrelerle bak nasıl çiçeklenir

Görmese de Altıok Metin, oğul veren günleri
Toprağın tavından sezip kemikleri şenlenir



METİN ALTIOK










Merhaba!

2 Temmuz 2017 Pazar

AYDIN DURUŞU




 PABLO PİCASSO



   1950 yılının Ekim ayında Barış Komitesi üyeleri İngiltere'de toplanacak Barış Kongresi için içinde Picasso da olmak üzere gemiyle yola çıkarlar. İngiliz hükümeti Kore savaşını bahane ederek skandal bir karar alır ve geminin karaya yanaşmasına izin vermez. Ancak "Ressam Picasso" yu çok sevdiklerini ve Londra'da sergisi de olan Picasso'nun gemiyi terk ederek karaya çıkabileceğini bildirirler. Bunun üzerine Picasso ikiyüzlü, karanlık İngiliz burjuvazisine esaslı bir yanıt verir: "Gerçi  sizin için zor olacak ama yine de anlamaya çalışın. Her ikisi de aynı Picasso'dur." (ERHAN NALÇACI - soL Haber)




Kore'de Katliam - PABLO PİCASSO







Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun

Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden  çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol

Tam çağı işe başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol

Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol




RIFAT ILGAZ








"Yaşadığı zamanın ruhunu anlamayan, çağının tanığı olamayan bir yazarın bugüne / düne / geleceğe dair anlatacağı hiçbir şey yoktur."



FERİDUN ANDAÇ











Merhaba!