27 Kasım 2022 Pazar

SANATLARIN EN ZORU

 


EMİN ÖZDEMİR


   Emin Özdemir Eleştirel Okuma adlı kitabında, "Çağdaş insan okuyan, okudukları üzerinde düşünen, kendini sürekli yenileyendir" deyip okuryazarlıktan okurluğa giden yolu gösteriyor ve okumanın yaşamımızdaki yerine, önemine dikkat çekiyor:

   "Okuma, yaşamımızın belirli bir aşamasında ya da çağında başlayıp biten bir etkinlik değildir. Çocukluk, gençlik, orta yaşlılık ya da yaşlılık döneminde de yaşamımızda yer alır. Daha doğrusu yeme, içme, soluma gibi yaşamsal bir edim niteliğini kazanır."

   Okuyarak özgürleşir insan. Bilgisizliği, önyargıyı, bağnazlığı, hoşgörüsüzlüğü ve kör inançları yenecek olan tek güç okumaktır. Kolay iş sanılmasın. Goethe boşuna dememiş: "Sanatların en zoru okuma sanatıdır."

   (ÖNER YAĞCI - Cumhuriyet Gazetesi)


***


"Bazıları yazdıklarıyla övünebilir, bense okuduklarımla gurur duyuyorum."

(J. LUIS BORGES)






Merhaba!

20 Kasım 2022 Pazar

İNSANLIĞIN KURTULUŞU

 


Acayipleşti havalar,
bir güneş, bir yağmur, bir kar.
Atom bombası denemelerinden diyorlar.

Stronsium 90 yağıyormuş
ota, süte, ete,
umuda, hürriyete,
kapısını çaldığımız büyük hasrete.

Kendi kendimizle yarışmadayız, gülüm.
Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz,
ya dünyamıza inecek ölüm.

(NÂZIM HİKMET)


***


"Düşüncemizin arkeolojisinin de rahatlıkla gösterdiği gibi, insan, yakın tarihli bir buluştur.
Ve belki de sonuna yaklaşıyor."

(MICHAEL FOUCAULT)


***



   "George A. Romero'nun aptallaşmış, beceriksiz ve dışarıdan yönetilen yaşayan ölüleri gibi dolanıyoruz dünyada ve malların satılmasına katkıda bulunuyoruz. İnsani ihtiyaçlar ise sadece bu görevle bağdaştıkları oranda göz önüne alınıyor. Ve böylece gitgide kendimizi ruhsuz Avatarlar olarak hissediyoruz; bize sürekli eşsiz başrol oyuncuları olduğumuz anlatılan, ancak senaryosu yine de bizim tarafımızdan yazılmayacak olan bir filmin aktörleri gibi."  Kitaptan..

   Sermayenin Yaşayan Ölüleri'nde (Çeviren: Dilek Çınar / İletişim Yayınları) Raul Zelik, siyaset teorisine ve ekonomi-politik analize tamamen hakim olarak, aynı zamanda bütün dünyaya gözü açık bir ilgiyle ve politik öfkeyle, kapitalizmin insanlığı sürüklediği felaketi mesele ediyor. Yoksulluğun, eşitsizliklerin, aşağılamaların nasıl derinleştiğinin ve ekolojik krizin canlı bir resmini çiziyor. Zelik, gözünü bu "siyasi canavarlara" dikip kalmıyor, şunlar gibi sorularla da ilgileniyor: Felakete gidişten nasıl dönülür? Walter Benjamin'den esinle "insanlığın imdat freni" olarak gördüğü bir devrim, nasıl mümkün olur? Dönüştürücü bir iktidarın kaynağı ne olabilir? Geçmiş sosyalizm deneyimlerinden de ders çıkartan "yeşil bir sosyalizmi" nasıl tasarlayabiliriz? 
   Taze, heyecanlı, hem de soğukkanlı, gerçekçi bir sistem eleştirisi ve alternatif arayışı.

   (Cumhuriyet Kitap)     


***


  "Eğer insan nesli olarak, dünya dediğimiz şu seyyarede hâlâ delirmeden yaşayabiliyorsak bunu gerçeğin tüm hallerini olduğu gibi görüp, kabul etme gücümüze borçluyuz. Yaşam nehri, türlü hallerde akar. Kuru bir pınarın başında durup beklemenin varlığa ihanet olduğunu, kafamızı çevirip bakıversek hemen öteki tarafımızda gürül gürül akan tertemiz, nice kaynaklar bulabileceğimizi bazen unutuyoruz ama unutmamalıyız. Çünkü bu gerçek."

   (AYŞE ÖVÜR / Botter Apartmanı - Remzi Kitabevi)





Merhaba!

13 Kasım 2022 Pazar

ZAMANA DAİR - 3

 

 

"Bütün dünler, yarınları aydınlatan fenerlerdir."

(WILLIAM SHAKESPEARE)


***



"Yüzü geleceğe dönük olarak geçmişi anımsayan kişi, nereye gittiğini çok iyi bilir."

ALAIN
(Émile Auguste Chartier)


***


   (...) Âdet olduğu üzere ayakkabılarını çıkarıp, içeri girdi. Duvar kenarındaki minderlerden birine bağdaş kurdu. Postişte oturan Mevlevi, elini kalbine götürerek Kaan'ı selamladı. Neyzen kamışa üflerken, içeridekiler sakince aşka gelecekleri anı bekliyorlardı. Yola girenler sırayla hu çekerek Arapça, Farsça kökenli eski kelimeleri, seslerini fazla yükseltmeden tekrar ettiler. Yavaş yavaş müziğe rebap, kudüm, bendir katıldı. Yumuşak, baygın sesler titreşerek, zamanın ötesinde, gözle görülemeyen bir mekânsızlık hali yarattılar.
   Kaan, bir sohbetlerinde Mevlevi'ye, "Şimdi ben, İstanbul'un ortasında yüzyıllar öncesine ait çalgılar eşliğinde beynimin dalgalarını değiştirip, kendimi başka bir mekânın boşluğunda hissedebiliyorsam, zaman bir yerden sonra anlamını yitiriyor, eğilip bükülüp kendi boyutunu değiştiriyor," demişti.
   Mevlevi ise, "Zamanın ileriye doğru akmadığını, çember çizerek evreni sardığını, işte bu yüzden gelecek ve geçmişin olmadığını, tek varlık anının sadece şimdi olduğunu, bunun da zamanın mükemmel bilgeliğinin en önemli kanıtı olduğunu," söylemişti.   

  (AYŞE ÖVÜR / Botter Apartmanı - Remzi Kitabevi)


***


"Sen geçmişe tabancayla ateş edersen, gelecek sana topla hücum eder."

(RESUL HAMZATOV)






Merhaba!

6 Kasım 2022 Pazar

ÖNÜNDE SONUNDA

 

   "Sosyalizm, insanlığın baştan beri kazanmış olduğu bilgilerin bütününden doğmuştur. Sosyalist olmak için insanlığın yarattığı bütün düşünce zenginliklerini içine sindirmiş, belleğine işlemiş olmak gerekir."

(VLADIMIR I. LENIN)


***


   Zamanın çok daha ağır aktığı bir çağda, ürettiğimizi bugüne oranla daha adil paylaşarak yaşayıp giderken neredeyse dünyanın büyük bölümünde, her gereksindiğimizi kotarılmış, paketlenmiş, hazır edinir olduk. Gıda da öyle. Giyim de öyle. Barınma, ulaşım, eğlence de öyle. "Üst akıl" neyi, nasıl ve ne zaman istiyorsa... Sanki olağanüstü bir düşünce birliği var.
   "Sizin için her şeyi düşündük; yormayın kendinizi, seçtiklerimiz arasından seçin dilediğinizi... Saatler boyu ara(ştır)makla zaman yitirmeyin. Okuyup yorulmayın, düşünüp heder olmayın, sorular sorup hedef olmayın!"
   İnsanlığın yerkürede var oluşu dikkate alındığında birkaç saniye bile tutmayacak bir zaman aralığında gelindi buralara. Dönemlere, çağlara ad verme merakımızla bu son kısacık dilime de yakıştırmalarımızın ardı arkası kesilmedi. Bugün söylenen yarın eskiyince gelsin yenisi: Teknoloji çağı, otomasyon çağı, iletişim çağı, bilişim çağı, hız çağı... 
   Bir yanda insanın daha iyi, daha mutlu bir ömür sürmesi, dünyanın yaşanabilir koşullarının bozulmaması çabaları; bilim sanat insanlarının uğraşı bu erek doğrultusunda sürüp gidiyor. Bir yanda daha çok kazanma, daha çok kâr, dolayısıyla pazarı "canlı" tutma, ihtiyaç olmayan için ihtiyaçmış algısını yaratma doymazlığı... Yine insanın "bulduğu" sistem ve yönetim anlayışı da her geçen gün daha çok körüklüyor bu doğala ters anlayışı...
   Bir yanda her adım adil bir hayat için olsun çabası, bir yanda gölgesi satılmayan ağaçtan bana ne doymazlığı. Ve neredeyse hangi düşünceye, inanca yaslanırsa yaslansın, sanki değişmeyen kural; bu büyük çatışmanın, kimi parıltılı / ışıltılı anlar dışında, hep kurulu düzenin, haksızlığın değirmenine su taşıması.
   Hayatın seyriyle hiç mi hiç ilgilenmeden / farkında bile olmadan düşüyoruz yola. Sonra gelsin "böyle gelmiş böyle gider" köleliği; "kral öldü yaşasın kralın sunduğu / sağladığı konfor!" Karşı çıkma, ayak direme hallerini bertaraf etmeninse her yolu "mübah" !
   Şimdi sözün burasında, şu son dönem için yeni bir adlandırmayı anımsatalım: Sanırım epey bir zamandır -oysa hepi topu otuz yıl- "algı çağı" ndayız. Önceden de benzer çabalar, bütün toplumu "kandırma" işleri yok muydu? Vardı elbette. Ne ki "sosyal medya" diye adlandırdığımız "yeni" iletişim olanağıyla gereken "algı" yı istenen düzeyde ve en kısa zamanda yaratmak artık çok daha kolay ve etkili. 
   Pek çok eski haberi yeni, önemliyi önemsiz, işe yaramayacak olanı ihtiyaç, sakinliği tehlike, sevgiyi nefret gibi sunup bunları gönüllüce yaygınlaştıracak "köleler" e ulaştırmak yetiyor. Artık önemli olan gerçeğin ne olduğu değil, olup bitenin nasıl algılandığıdır. Kısacası, "Bir şeyin doğru olduğuna inanılıyorsa o şey doğrudur."
   Aslında ortaya konan "Bir mantık zinciri: Rejim(ler) cahil olmamızı istiyor çünkü ne kadar cahil olursak o denli az eleştiririz. Ne denli az eleştirel olursak o denli kolay yönlendiriliriz. Dolayısıyla rejim(ler)in gücünü koruması o denli masrafsız olur."
   
   [Y. BEKİR YURDAKUL - Cumhuriyet Kitap (LUIGI BALLERINI'nin Mira Her Şeyi Bilir / ON8 Kitap - Türkçesi: TÜLİN SADIKOĞLU) adlı kitabının tanıtım yazısından.] 


***


"İnsana aykırı dediklerimizi yapanlar da insanlar.
Toplumlar nasıl bir rejimle yönetiliyorsa insanlar da öyle yaşar." 


BEHÇET NECATİGİL






Merhaba!