"Öldürmek çözüm değil diyorum. Bak biz şimdi seninle ne yapıyoruz? Sevdiğimiz birisini sağ salim gelsin diye bekliyoruz değil mi?"
"He... Yüzbaşıyı bekliyoz ya."
"Tamam işte. O düşman dediklerini de bekleyen, seven birileri var. Aslında onlara da sorsan bu savaşı istememişlerdir."
"Eee kim istedi o vakit?"
(DİDEM KOÇ - Yüzyıllık Yolculuk / Edebiyatist)
***
TÜRKEL MİNİBAŞ
(Fotoğraf: VEDAT ARIK)
[Türkel Minibaş], Çağ Atlama Serüveni adlı yapıtının sunuşunda şunları söylüyordu:
"Doğduğumda NATO'ya girilmiş, Kore Savaşı'na gidenler geri dönmeye başlamış, dış borcum 7 dolar artmıştı. 27 Mayıs devrimini haber veren gazete manşetlerini kesip bir resim defterine yapıştırarak ilkokul öğretmenime verdiğimde ilk kez karne almanın heyecanını da yaşıyordum.
1960'lı yılların sonunu lise öğrencisi olarak geçiren birisi için 12 Mart darbesi pek de şaşırtıcı değildi. Ne var ki tarihin dün, bugün ve yarın üçlüsünün bir bileşkesi olduğunu anlamak için yine de 1970'li yılların rahle-i tedrisatından geçmek gerekecekti.
Yeni yeni düşünmeye, ne-neden-nasıl diye sorgulamaya, kısacası insanların birey olmaya başladığı bir toplumun bir darbeyle kul yapılmaya çalışılma stratejileri sırasında artık orta yaşa gelmiştim. Parçacıklar bir araya getirildiğinde ortaya hiç de yabancısı olmadığımız bildik bir tablo çıkıyordu. Ne var ki biz tarihi sadece savaşlar, barışlar ve birtakım isimler olarak algılamış, olayların nedenlerini, farklı farklı oluşumların birbirini nasıl etkilediğini hiç mi hiç düşünmemiştik."
Yaşadığımız coğrafyada ulusal ve uluslararası anlaşmalarla belirlenerek geliştirilen projelerle ülke haritalarının yeniden çizilmesi serüvenlerinin yaşandığı dramatik koşullara bilgi birikimi ve aydın duyarlılığıyla yaklaştı.
Ürettiği düşünceler, on yıllarca süren "soğuk savaş" politikalarıyla cendere altında tutulup yıldırılmaya çalışılan ama duyarlılığını, bilincini koruyarak ayakta kalmayı başaran, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı özgürlük savaşımı veren devrimci, yurtsever insanlara kararlılık ve güç aşıladı. Yaşananları "görmezden gelmekte direnenler"in sayısını azaltmaya çalıştı.
Ekonomideki birikimine kattığı aydınlatıcı yazar kimliğiyle dünyada ve ülkemizde yaşananları Cumhuriyet'teki "Gözucuyla" köşesinde, "Göz kenarında kalıp da görmezden geldiklerimizi göstermek kaygısıyla" yorumladı, ülkemizin nereye götürüldüğüne ilişkin uyarılarını inatla sürdürdü.
(...)
[D]ünyaya ve ülkemize dayatılan küreselleşmenin saklanan ayrıntılarına dikkat çeken yöntemiyle gerçekleri günışığına çıkardı.
Kitapta ele aldığı ABD'nin dünya egemenliği, BOP, sömürgeleştirmenin uluslararası anlaşmaları, Avrupa Birliği, ülkeler arasındaki eşitsizlik, küreselleşmenin kıskacındaki ülkemize dayatmalar, buğday, tütün, şeker derken tarımımızı çökerten özelleştirme politikaları, sömürgeleştirmenin temel unsurlarından enerji politikaları, sosyal devletin sonunu getiren su sorunu ve orman yasası, sağlık ve sosyal güvenlik sorunları, kadınların sorunları, dayatılan açlık, işsizlik, eşitsizlik, kamu yönetimi, yerel yönetimler yasaları konularıyla ilgili yorumlarıyla bilgiyi, bilinci çoğaltmak isteyen insanlara seslendi.
(...)
Yazdıklarının boşa gidip gitmediği hakkında kitabının son cümlesi olarak "İş ki soru işaretini kullanmayı unutmayalım" yazmıştı.
(ÖNER YAĞCI - Cumhuriyet Kitap)
***
[İ]ç savaşla parçalanan güzel yurt Yugoslavya'ya savaştan on yıl sonra gittim. İlk gördüğüm, Saraybosna'da duvarları kurşunlarla delik deşik edilmiş ulusal kütüphaneydi. Evet, bir harabeydi artık ve ön kısmında koca koca reklam panoları vardı, Batı'nın ünlü markalarının parfüm ve giysi fotoğrafları gözümü alıyordu.
Bu görüntü binlerce insanın öldüğü, binlerce kadına tecavüz edildiği savaşın neden yapıldığını tüm açıklığıyla anlatıyordu.
(IŞIL ÖZGENTÜRK - Cumhuriyet Kitap, Söyleşi: BETÜL DURDU)
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder