1 Haziran 2025 Pazar

NANE ŞEKERCİ

 


Orhan Veli 1945-1950 yıllarında sürekli Sarıyer'de görünür. Hiç değilse İstanbul'a düştüğü vakitler. O yıllarda Sarıyer'de kalabilecek bir yeri vardır. İskele dolaylarında Canlı Balık'ın tam karşısında, 71 no. lu evde annesiyle Füruzan -elbet Füruzan da büyümüştür- oturmaktadır.
Orhan'ın güçlü bir kişiliği vardır. Hacamatçı kabadayıların süngüsü düşer, onun kişiliğinin süngüsü düşmez. Halim [Şefik Güzelson]: "İnsan onun karşısında, boyuna birtakım öneriler yapmak gereğini duyar" diyecektir. 1946 yılında da Halim, Orhan'a o renkli fener sokağından geçmeyi önermişse, bunun için önermiştir.
İki ahbap, Galatasaray'dan doğru gelip Sağ Sokak'a sapmışlar, onun uzantısı Mektep Sokağını dümdüz ettikten sonra gövdelerini Abanoz Sokağına sessizce salıvermişlerdir. Mevsim yaz. Sıcak mı sıcak. Kızlar pencerelerde döküm saçım. 1 numarada Kör Melahat, 10 numarada Fahrünnisa, 17 numarada Korkunç Sevgili -ah, ona ünlü bir şairimiz yıllarca fındık-fıstık taşımıştır- arada bir yüzlerini mostralık ediyorlarsa, ediyorlardır. 
İki ahbap çavuş, ışık içindeki sokağı arşınlayıp da Abanoz'un öbür ucuna yaklaştıkları vakit, bir nane şekerci de Sakızağacı Caddesinden gelip Abanoz'a girişini yapmıştır. Yaparken cızbız köfte yemişçesine diliyle damağını çatlatıp bir ikilik patlatmıştır:

Nanesuyu nane şeker
Benim canım seni çeker

Sonra da ağzını bütün bütüne yayarak sokağı, kızları ve müşterileri ayağa kaldıran solosuna başlar.
- Hani ya benim haysiyetli, şifalı nane şekerim!
Abanoz'un içerde kalmış öteki kızları da kapılara üşüşmüşlerdir. İçerden annelerinin sesi:
- Kapıyı açık bırakmayın.
Nane şekerci bu kez bir dörtlük sürmüştür piyasaya:

Naneyi bıçakladım
Sapların saçakladım
Yari koynumda sandım
Yastığı kucakladım

Kızlar usanmadan, şekerciye fıstık atıp duruyorlardır. Naneci de kendini Tino Rossi sanıp yanık bir tango çalımında ardarda ikilikleri bastırıyordur. Bizim iki ahbap da, iki adım ötede, nane şekerciyi dikizliyorlardır. Bir ara, iki şiir arasında, nanecinin gözü Orhan'a ilişir. Orhan'ın yüzü, keyfinden gülücük kesmiştir. Ama gel de bunu naneciye anlat. O, Orhan'ın kendini tiye aldığını sanarak Orhan'ı yutmaya kalkışır:
- Yoksa kolay mı sandın bu işi?
- Pek öyle zor değil.
- Söyle de görelim. Hadi bir senden, bir benden. Oldu mu?
- Oldu.
İş, yarışmaya dökülmüştür. Nanecinin ilk ikiliğine Orhan ondan daha şavklı bir ikilikle karşı koyar. Naneciden bir ikilik daha. Bir ikilik de Orhan'dan.
Şimdi, 1 numaradan Kör Melahat, 17 numaradan Korkunç Sevgili de sokağa fırlamışlardır.
Bir ikilik naneci, bir ikilik Orhan, bir ikilik naneci, bir ikilik Orhan. Saatler saatleri kovalamaktadır. Birden naneci durur. Sonra da Orhan'ın ta burun direğine değin yaklaşıp, gözlerinin siyahını Orhan'ın kahverengi gözlerine dikerek şunu söyler:
- Arkadaş numarayı bırak, sen de benim gibi bir nane şekercisin.

(SALÂH BİRSEL - Boğaziçi Şıngır Mıngır)






Merhaba!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder