9 Şubat 2025 Pazar

DURUM

 


"İtalya'da tarlakuşlarını hiç durmamacasına öttürmek için, ateşle kıpkızıl kızartılmış topluiğne uçlarıyla cızz diye bir gözünü, cızz diye öteki gözünü yakarlar. İki gözü kör olan tarlakuşunu bir kafese koyarlar. Mavi, açık, duru göklerde özgür uçmaya alışkın kuş, ilk önce, gözlerini örttüğünü sandığı kapkara paçavrayı tırnaklarıyla parçalamaya çabalar ve zavallı, kendini bir kat daha yaralar. Karanlığın gözüne yapışan bir paçavra, bir is ya da kurum değil, bir zindan, gece olduğunu anlayınca, kanat hızıyla geceyi aşmaya, güne güneşe ulaşmaya çabalar, acır acır. Kara gece, aşılmaz bir duvardır. Uçucu kanatlardan kat kat güçlü, iç hızıyla ötmeye koyulur, öter öter."

"Mavi Sürgün"ünde böyle diyor Cevat Şakir. Hiçbir horoz, gözünün üstünde kaşın, başının üstünde ibiğin var, diye horozlanmaz başka horoza. Hiçbir koç, boynuzunu sınamak için başka bir koçu boynuzlamaz. Hiçbir eşek, pes perdeden anırdı diye soydaşını tepmez. 
Zevk için öldürüp de hayvanları tepsiye, siniye dizmek, dizip de orasına burasına güller karanfiller sokmak, baharatlarla donatmak yalnızca insanın işidir. En kanlı kılıçların kabzaları sedefle, zümrütle döşenmiştir.
Kralların, sultanların tahtları, taçları yakutla elmasla değil, kanla bezenir. Bunun için, "Ovada her kızıl lalenin teni / Bir padişahın kanıyla beslenir" demiyor muydu Hayyam? Rubaileri hem şaha sultana hem çarkı devranadır. Bilir ki saltanata boğulmuş ülkelerin karanlığını hiçbir vicdan aklayamaz.
Kendi zevkinin otağında tarlakuşlarını şakıtmak için onları karanlığa tutsak eden insanın soysuzluğu yeni değildir.
(...)
Tarlakuşlarına mil çeken Avrupalı barbarla, Köroğlu'nun babası Yusuf Bey'in gözlerini ateşle görmez eden Bolu Beyi aynı soydan değil mi?
Tarlakuşları için kırlar, bayırlar, ovalar, tarlalar sokaklardan daha güvenli. Sokaklar, tekin değil. Bolu beyleri cirit atıyor her yerde. Tarlakuşlarını kör etmek için. Kör edilen tarlakuşları mı? Onlar gözlerini örten kapkara paçavrayı, zindan geceyi yırtmak ve aşılmaz duvarın ardındaki güne geceye, mavi, açık, duru göğe erişmek için iç hızlarıyla şakıyıp duruyorlar. Sizin ve bizim özgürlüğümüz için. Ömürlerince sözcükleriyle şakıyıp duran şairler gibi.  
Kargalar mı? Kırk kuşağından gökkuşağına taşınan, toplumcu şiirin yalın, lirik sesi Arif Damar anlatıyor onları da:

Aptalın teki bu karga
Bağırır bağırmaz
Art arda üç kez
Sessizlik tuz buz oldu
Erkenden
Kara
Bir de kara ki
Uçuyor denize doğru
Martıların peşinden
Bak şimdi
Aptal bu
Aptalın teki.

Şairler mi? Kargaların değil tarlakuşlarının kimileyin acı, kimileyin sevinçli çığlıklarıyla yazarlar onlar.

(MUSTAFA KÖZ - Çıngıraklı Sokak Şiir Gazetesi, Sayı:3)


***


İnsanlığın gidişatına gelince... İtalyanların bir halk deyişi vardır:
"chi fa non sa, chi sa non fa / cosi il mondo mal va."
Yani "kimse yaptığını bilmiyor, kimse bildiğini yapmıyor / böylece dünya kötüye gidiyor."
Durum bu.


ERDAL ALOVA
(Çıngıraklı Sokak Şiir Gazetesi)




Merhaba!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder