29 Ekim 2020 Perşembe

YİĞİTLER

 



UŞAK - 29 Ekim 1933



   İsmail Hakkı Tonguç, 1919'da resim öğretmeni olarak Eskişehir'de mesleğine başlar. Bir gece okulu işgal etmek isteyen İngilizlere direnince İngiliz teğmen İsmail Hakkı'ya bir tokat atar. Genç öğretmen, tokadın öcünü almak isteyen öğrencilerini sakinleştirir: 

  "Bağımsızlığını yitiren uluslar böyle tokatlara layıktırlar. Sorun sokak kavgalarıyla değil, o bağımsızlığı yeniden kazanarak çözülür."


***


   Bir de Yakup Kadri'nin şahit olduğu anlar vardır. Bunlardan biri "Bir Şehidin Mezadı" başlıklı hikâyede anlatılır. Yakup Kadri, Kurtuluş Savaşı'nın bilinmeyen bir gerçeğini daha en yakıcı şekliyle anlatır insanına. Cephede ölen askerlerin eşyaları üzerinedir hikâye. O günün şartlarında şehitlerin eşyalarını bir bavul ya da sandıkla ailelerinin olduğu yere göndermek son derece zordur. Şehit askerlerin eşyaları toplanır, yakındaki bir kahveye getirilir. Bir "Başlıyor" sesiyle kahvecinin etrafındaki halka büyümeye başlar. Şehidin sağ kalan bir arkadaşı tarafından oraya getirilen eşyalar mezatla satılır.

   Şahit olduğu manzarayı şöyle anlatır Yakup Kadri:

  "Ah bu ne hazin bir meşgale idi! Sanki ölen genç, açılan sandığın içinden parça parça önümüze çıkıyor ve her parçası bize gamlı sergüzeştinin hikâyesini naklediyor gibiydi. İskemlenin üzerindeki adam ikide bir elinde bir şey sallayarak bağırıyordu.

   'Kalpak, iki yüze, iki yüz ona, iki yüz elliye, kalpak...'

   İçimizden biri soruyordu:

   'Kurşun deliği var mı?'

   Kahveci, kalpağı eviriyor, çeviriyor, sonra tekrar bağırıyordu.

   'Var, var ama küçük bir delik. Dışından hiç görünmüyor; yamanır; bir şey değil yepyeni kalpak'" (TAYLAN ÖZBAY - Atatürk ve Devrimin Yönü)


***


   Aziz Nesin'in, Atatürk ve Cumhuriyet Devrimi'ne dair belki de en samimi yazısı, 3 Kasım 1963 tarihli Akşam gazetesinde yer alan, "Çıktık Açık Alınla" başlıklı yazısıdır:

   "Biz, Kurtuluş Savaşının barut kokusu üstlerinden gitmemiş öğretmenlerden ders okuduk. Fizik hocamız Davut Şükrü Beyin şarapnel parçalarıyla dolu vücudunda durmadan yürüyen o demir parçaları çıban çıban patlar ve o, bize acı içinde fizik kanunlarını öğretirdi. Kurtuluş Savaşından bile parsa toplayan politikacılar biyana, biz bu kıyıda kalmış gerçek yiğitlerden hiçbişey değilse bile, ülkücülüğü öğrendik.

   1933'ün 29 Ekiminde Istanbul'un havasını titreten beşbin tane onsekiz yaşında gür sesin arasında benim de sesim vardı:

   'Çıktık açık alınla on yılda her savaştan.'" (TAYLAN ÖZBAY - Atatürk ve Devrimin Yönü)

  

 


Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder