26 Ocak 2020 Pazar

YOL AYRIMI




   Bizi çevreleyen sorunlar küresel ısınma, bitki ve hayvan türlerinin yok oluşu, savaş, göç, mülteci sorunu, kadın cinayetleri, politik cinayetler, hayvanlara yönelik şiddet vb. aynı kaynaktan besleniyor.
    İnsanoğlu, yaşamı kendi girdabına çekiyor. Bize ait olan ve olmayan her şeyi adım adım yok ediyoruz.


MEHTAP CEYRAN
(Söyleşi: SACİDE ALKAR DOSTER - Cumhuriyet Kitap)



***



   Kitabın arka kapağında "köyün delisi" olarak nitelenen, kendisini hakir vakanüvis olarak gören Ömer Madra, "Yeryüzünü Nuh'un tufanı ile Dante'nin cehennemi arasına sıkıştıran iklim değişikliği ve/ya küresel ısınma... Yer yüzeyini ay yüzeyine döndüren, çöle ve cehenneme çeviren büyük enerji, inşaat ve maden şirketlerinin sonsuz ve azgın kâr hırsı... İnsanların boğazına dayanan yoksulluk ve eşitsizlik cehennemi... Yeryüzünün her yanında kol gezen ayrımcılık , milliyetçilik, militarizm, emperyalizm, savaş ve şiddet..." ile mücadele etmeye çağırıyor bizleri.
    Dünya nüfusunun üçte ikisi su kıtlığı tehdidi ile karşı karşıya! Zirai ve tarımsal ilaçların yan (aslında tam mı demeli) etkileriyle çocuklar "küçük beyinli" (mikrosefali) doğuyor. "Birkaç yıl çocuk doğurmayı düşünmeyin" uyarısını dikkate almalı! Bunu devletler dikkate alıyor: ekonomiyi düşünüyor onlar, insan sağlığını değil. En zengin yüzde on nüfus en yüksek karbon salımının yüzde ellisinin sorumlusu, en az o da. Okyanuslar ısınıyor. Kuzey Kutbu'nda, deniz dibindeki sürekli donmuş tabakanın çözülmesi, insanlığın bugüne kadar salmış olduğu karbondioksitin en az dört katının bir anda salınması riskini doğuruyor...
   Yukarıdakileri Ömer Madra'nın kitabının sayfalarından gelişigüzel topladım. Bunun ekonomik, siyasi, sosyal ve insan yaşamına etkilerini, lütfen sizler kitabı edinip okuyun. Kıyamet Tacirlerine Karşı Kıyam Et sizlerin de elinizin altında bulunmalı, her bir bilgiyi siz de paylaşmalısınız çevrenizle. Bu yaşam karşıtı düzene karşı kıyam etmek hepimizin görevi olmalı. (KORKUT AKIN - Cumhuriyet Kitap)



ÖMER MADRA
(Kıyamet Tacirlerine Karşı Kıyam Et)



***




   "En kolay yapılan şeyin kötülük olduğunu herkes bilir" diyen, Portekizli yazar Jose Saramago'nun Körlük adlı bir kitabı vardır. Filmi de çekilen romanda, insanları kör eden bir salgın, bir anda tüm dünyaya yayılır. Tüm insanlık kör olmuştur. İnsanlar kendilerini büyük bir kaos ve korkutucu bir hayat mücadelesi içinde bulurlar. Kurulu düzen çok kısa bir süre içinde çökmüş, Yağmalar, çeteler, zorbalıklar, tecavüz, pislik her yeri sarmıştır. Sokaklar ölüler, köpeklerle birlikte çöplüklerde el yordamı ile yemek arayanlar ve yağmacılarla doludur. Romanın bir yerinde biri "... biz zaten kördük.." der. Kör olmayan tek kişi kör olmadığını gizler, görür ama söylemez. Aslında ne kadar bildik bir hikâyedir ve ne kadar acıdır. Bakar körlük en tehlikeli körlük türüdür.
  Yazar Saramago, 1998 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü alırken yaptığı konuşmasında, "... Kayaların yapısını incelemek için başka bir gezegene araçlar gönderebilecek kapasitede olan bu şizofren insanlık, milyonlarca insanın açlık nedeniyle ölmesini vurdumduymaz bir şekilde karşılayabiliyor. Mars'a gitmek komşuya gitmekten daha kolay görünüyor" diyecektir.
   İnsanoğlunun kurduğu medeniyet ne kadar pamuk ipliğine bağlı farkında mıyız? Bir anda taş devrine dönmemiz için kaç kasırga, kaç yangın, kaç deprem ya da Çernobil gerekli? Birey olarak, kaç gün, kaç hafta dayanabiliriz? Her yeri duman olan bir kıtada nefesimizi ne kadar tutabiliriz? Radyasyonla kirlenmiş ürünlerden kaç yıl sakınabiliriz? Doğa ve kendi doğamız karşısında ne kadar zayıf ve küçüğüz. Çok öğündüğümüz teknolojimiz ne karnımızı doyurur, ne susuzluğumuzu giderir. Seller, kuraklıklar, çöle dönen topraklar, hâlâ medeniyetimizden güçlüdür. Doğa biz olmadan da olur ama bizim onsuz olamayacağımızı görmezden geliriz.
   Tüm bunlara rağmen doğa hâlâ kendini bir şekilde yeniliyor. Buzul çağını atlattı, yangın çağını da atlatacaktır. Esas soru, insanlık atlatabilecek mi? Dev dinozorlara bile kalmadı bu dünya, bize de kalmayacaktır.


L. GÜLDEN TRESKE
(BirGün Gazetesi)



***



   Aylardır bir kıta yanıyor. Alevlerin 70 metreye ulaştığı, insanların canlarını kurtarmak için kıyılara sığındığı, her türlü iletişimin yok olduğu, yüz binlerce evin yandığı ve 1.5 milyon hayvanın çığlıklar atarak öldüğü bir yangın bu! Şimdi şu soruları sormanın zamanıdır, tamam iklim değişikliği, kuraklık ama uydulardan yanan kıtanın fotoğrafını paylaşan, dronlarla insan öldüren, yüzlerce füzeyi oyun oynar gibi fırlatan Dünya uluslarının bu yangını söndürmeye gücü yetmiyor mu? Bal gibi de yeter ama bu yangını istiyorlar. Onların, yavrusuna sarılıp ölen koalalar, kangurular umurlarında değil. Milyonlarca ağaç can çekişerek ölmüş, varsın ölsün! Bir kıtanın insanları evsiz kalmış, gelecekleri yok edilmiş, ölümün eşiğinden dönmüşler, varsın ölsünler!
   Sorular devam ediyor, bu yanan ormanların çöle döndürdüğü toprağın altında ne var? Hemen söyleyeyim, doğalgaz, petrol ve kıymetli madenler! Kapitalizm artık öylesine açıktan oynuyor ki, "işte" diyor, "ben koskoca kıtayı böyle yakarım!" Çünkü her kıtada, her millette onunla işbirliği yapacak vatan hainleri var.

  
IŞIL ÖZGENTÜRK
(Cumhuriyet Gazetesi)



***



   Ezelden beri insanlık iki seçenekle karşı karşıya kaldı: Ya kapitalizmin yayılan mantığının onun kolektif bir intihar yazgısına sürüklemesine izin verecek ya da tersine dünyada kol gezen o komünizm hayaletinin taşıdığı muazzam insani olanakları oluşturacak. 


SAMİR AMİN








Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder