2 Ağustos 2015 Pazar

MEMLEKET HAVASI






Bu bizim gökler gibisi hiç bir dağda çatılmamıştır
Yıldızlarımızın titremesi yüreğine deprem indirir
Hiç bir yerde bu denize bu acı tuz katılmamıştır
Topraktan sağdığımız pekmez güneşin başını döndürür

ATTİLA İLHAN





   

ADAKALE
(KAL'Â - I  ADA)

  1972 yılında sular altında kalıncaya kadar, Tuna Nehri üzerinde  Romanya topraklarında yer alan ada, 1691 yılında Osmanlı tarafından fethedilmiş, 1878 Berlin Antlaşması'nda  kime teslim edileceğinin yazımı unutulduğundan 1923 yılındaki Lozan Antlaşması ile Romanya'ya teslim edilene kadar bir Türk toprağı olarak kalmıştır. 1967 yılına kadar yaklaşık bin Türk'ün yaşadığı Adakale, özerk bir bölge statüsünde varlığını devam ettirdi. 1967 yılında Romanya ve Yugoslavya'nın ortaklaşa inşa ettikleri baraj, Adakale'nin 1972'de sulara gömülmesine neden oldu.



   Adakale'nin eski sakinlerinden Erol Balkan anlatıyor:
  
   "Baraj yapıldığında 13 yaşımdaydım. Adakale 2 km.uzunluğunda, 1 km. genişliğinde küçük bir Türk toprağıydı. Yugoslavya sınırına geçişimiz yasaktı. Romanya'ya sandalla geçiyorduk. İlkokulu Adakale'de okudum. Ortaokul için Romen kasabasına gidip geliyordum. Adakale 1967'de Romenler tarafından istimlak edilince Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldık. Son kafile 1970'de ata toprağımızı terk etti. Romenler'in Ortenita ve Karpati gemileri toprağımıza turist getirir, ailelerimiz de Türk lokumu, kahve, dondurma satardı. Dönemin Başbakanı Demirel, Romanya Devlet Başkanı Çavuşesku ile görüştükten sonra eşyalarımızı toplayıp Türkiye'ye dönmemize izin verildi. Zeytinburnu'na yerleştirildikten sonra devletten üç ay boyunca kişi başına 15 lira maaş aldık. Sonrasında Adakaleli olan Banat diş fırçalarının sahibi Lütfü Banat, bizlere iş verdi. (Milliyet Gazetesi- 25/2/2015)




   ÖNDER GÖKSAL-Birgün Gazetesi:


   Şair 3 Temmuz 93 günü bir konuşma yapacaktı doğduğu yerde, Zara'da. Konuşmasının notlarını hazırlamış askılı deri çantasının içine bile koymuştu. Zaralılar'a Zara'yı anlatacaktı. Çocukluğunu anlatacaktı. "Kendi peşine düşmüş gönüllü bir Zara dışı sürgünüm" demeyi planlıyordu kendisi için. 
   Yerleşik bir yabancı olarak yaşadığından bahsedecekti, ister Zara'da ister Ankara'da yaşayayım hep yerleşik bir yabancı olarak tanıtacaktı kendisini hemşerilerine. Ve güldürecekti hemşerilerini anılarında dem vurarak: Buraların delisi meşhurmuş, polisi ve çarığı meşhurmuş sizden ayrıyken bunları öğrendim diyecekti... "Anlayacağınız size şiir bile yakışmaz" cümlesiyle sözü tebessüme bırakacaktı; ama dayanamayıp askılı deri çantasından çıkaracağı henüz yayınlanmamış şiirlerinden iki tane patlatacaktı. Olmadı.
   Uğur Kaynar Zara'ya kavuşamadan bir önceki durakta yobaz dumanlara boğuldu. Yine kendi peşine düşmüştü şair...Nasıl olduysa yanan otelin (Madımak)  enkazından o meşhur askılı çantası sapasağlam çıktı, o çantanın içinden de peçeteye yazılmış bir şiir: 

öldüğümde 
doğduğum yere gidiyorum
yıllarca süren bir hasret ve bilinmezliği
işte böyle yeniyorum.


   





Merhaba!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder