ENVER GÖKÇE
Kimi zaman bir şiirin tek bir dizesi, içinizdeki fırtınayı dışa vurmaya, söndüğünü sandığınız tüm volkanları yeniden tutuşturmaya yetiyor.
"Ölüm, adın kalleş olsun!" böyle dizelerden biridir. Enver Gökçe, gerçi genç yaşta kanserden ölen Saffet Hoca (Dil Tarih'te İngilizce öğretmeni Saffet Korkut) için yazmıştı o dizeyi. Ama yine de... Anımsatayım:
Gâvur Müslüman demezdi
Kendisi için bir şey istemezdi
Yatak ölümü beklemezdi
Gitti vadesiz, gencecikken
Yiğitken, güzelken, incecikken
Ölüm, adın kalleş olsun!
Ama yine de Gazze'ye bombalar yağarken, çocuklar ölürken... Plajda oynayan ya da kara harekâtının önüne sipere koşulan çocuklar vurulurken... Çocuklar okulda ya da hastanedeyken... Taş atarken ya da sadece gökyüzüne bakarken, çocuklar öldürülürken... Hep aklımda o dize: "Ölüm, adın kalleş olsun!"
Emperyal güçler kozlarını paylaşırken... Sınırlar yeniden yeniden çizilirken... İşgal edilmiş topraklarda yeni dengeler kurulurken... Ülkeler daha çok daha çok bölünürken... "Böl ve yönet" egemenken... Kim kimi daha çok sömürür derken... Ölüm adın kalleş olsun!
(ZEYNEP ORAL - Cumhuriyet Gazetesi)
***
ENİS BATUR
Smokinli Berduş kitabınızda "Çöküş zamanında gerekli mi şairler" sorusuyla bir yüzleşmeniz olmuştu. Öyle zamanlardan mı geçiyoruz?
Soru, biliyorsunuz, Hölderlin'den çıkmış ama oradan hareketle düzenlenen uluslararası bir soruşturmada çok sayıda şair benzer sıkıntıları paylaşmıştı. O "dün"dü, şimdi bir "bugün" var ki insanda kırıntı umuda yer bırakmıyor.
Savunma bütçesi adı verilen dev kaynakların aslında savaş bütçesi olduğunu bilmeyen kaldı mı? İklim bozgunu, kuraklık, açlık... Ece Ayhan'ın deyişiyle ölüm sivil dolaşıyor ayrıca. Bu durumda, şairin başka zamanları umarak işini yapması tek çıkar yol galiba.
(ENİS BATUR - Cumhuriyet Kitap / Söyleşi: EROL TOYGUN)
***
"Şiirin, aşkın ve özgürlüğün ateşini zorbaların ellerinden almaktır şairlerin tek kutsal işi."
(MUSTAFA KÖZ - Çıngıraklı Sokak Şiir Gazetesi, Sayı:2)
***
Bilirim,
hele bir düşmeyegör hasretin hâlisine,
hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek,
yolu yok, Don Kişot'um benim, yolu yok,
yeldeğirmenleriyle dövüşülecek.
(NÂZIM HİKMET, 1947)
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder