5 Mart 2023 Pazar

BAHÇEMİZE BAKMAMIZ GEREK

 


(Fotoğraf: BirGün Gazetesi)


   "Hadi gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,

Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları,

Birbirinin üstüne yığılmış şu kadınları ve çocukları,

Parça parça mermerler altındaki şu dağılmış uzuvları..."


  "Lizbon Felaketi Üzerine Şiir"de Voltaire, 1 Kasım 1755 yılında Lizbon'da yaşanan, rihter ölçeğine göre 9 şiddetinde olan, yüz bine yakın insanın ölümüyle sonuçlanan büyük felaketten söz ediyordu. Şiir, kimilerince kötülükleri abartıyor, hatta Tanrı'ya başkaldıran bir tutum izliyordu. Voltaire, dişini sıktı ve yanıtı onlara büyük bir yapıtla verdi: "Candide ya da İyimserlik." Öyle ki şiire karşı tavır alan J. J. Rousseau bile bu büyük eser karşısında sesini çıkaramadı ama incindiğini her fırsatta dile getirdi. 
     
 "Candide ya da İyimserlik"i dilimize kazandıran, yaşamının önü kesilmek istenmesine rağmen tekerlekli sandalyesindeki direnci hepimize umut olan düşünürümüz Server Tanilli, Voltaire'in "Aydınlanma çağının kutup yıldızı" olduğunu söyler. Gerçekten de 18. yüzyılın "truman show"u olarak da nitelendirebileceğimiz yapıtta bu dünyanın korkunçluğunu gösteren olaylar dizisi çıkar karşımıza. Kitap, iyiliğin ve kötülüğün iki yüzünü temsil eder. Tanık olduğu iğrençliğe varan kötülükler karşısında insan doğasının nasıl ezildiğini gösterir göstermesine ama dünyayı düzeltme görevini her şeyden önce Tanrı'ya değil insanlığa bırakır. Kitapta bir bölüm vardır ki hepimizi derinden sarsmaktadır: "Gelecekteki Depremlerin Önlenmesi İçin Harikûlade Bir Ateş Nasıl Yakıldı?" Bu bölümde, Portekizli din adamlarının harabeye dönmüş kenti eski haline getirebilmek için devasa bir engizisyon ateşi yakılması gerektiğine nasıl karar verdiği anlatılır. 

   1 Kasım 1755 tarihi aslında Hıristiyanların her yıl kutladıkları Azizler Günü'dür. Deprem altı dakikaya yakın sürer. Kurtulanlar limana sığınır. Denizin çekildiğini düşünenler, Tanrı'nın onlara bir şeyler söylemek istediğine inananlardır. Bir saat içinde büyük bir tsunami yaşanır; deniz kıyısına gidenler de ölür. Azizler Günü nedeniyle yakılan mumlar devrilip korkunç bir yangına neden olur. Lizbon'da ayakta kalan tek yer ise genelevdir. Bütün bunların sonucunda kilise bildiği yolda yürümeye devam eder. İşte Voltaire bu süreci anlatır bize. Ülkenin ileri gelenleri ve din adamları bir araya gelip Lizbon şehir meydanında engizisyon ateşini törenle yakar. Önce depremin sorumlusu olarak içine şeytan giren iki kişi bulunur ve diri diri yakılır. Güya ülkede depreme yol açan pek çok günahkâr vardır. Tüm ülkede bir cadı avı başlar. Konu komşunun yalan yanlış ihbarıyla yakalanan Lizbonlular ya asılarak ya da yakılarak öldürülür.

   Voltaire "Candide ya da İyimserlik"te, her şeyden önce Katolik kilisesinin akılla ilgisi olmayan bu tutumuyla dalga geçer. Kitap yayınlandıktan sonra kerelerce yasaklanır ama geniş kitlelerce kabul görür. Çünkü her şeyden önce kilisenin insanlara sunmaya çalıştığı, "günahkâr bir şehrin insanlarının cezalandırılması" düşüncesi tutmaz. Lizbon halkı öyle büyük bir günah filan işlememiştir. Üstelik Avrupa'daki diğer şehirlere, Paris'e hatta Londra'ya göre daha masum bir hayat sürmektedir. Böylece kilisenin akılcılığı dışlayan kader planı yavan kalır. Lizbon depremi Avrupa'ya yayılan akılcı düşüncenin bir anlamda miladı olur.

  O dönemde kilisenin monarşiyle el ele verip ayakta kalmak istemesinin sebebi aslında son derece ekonomiktir. Günümüzde de devlet hegemonyasını elinde tutan rejimler, yolsuzluğu ön plana alan yönetimler, kayırmacı doğaları gereği sorumluluk duygusunu tahrif ederler ve kader planının içine sığınmaya çalışırlar. Asıl amaç kendi iktidarlarının korunmasıdır.

  Voltaire, "Candide ya da İyimserlik"  yapıtının sonunu, onca acı ve ağır bedeller ödenen bir yaşama rağmen iyimserlikle bitirir. Candide İstanbul'a gelir ve orada bir dervişle karşılaşır. Derviş ona der ki: "Anlattıkların güzel ama bahçemize de bakmamız gerek..."

Bu ülke bizim en sevgili bahçemiz. Ve onun akla ve bilime ihtiyacı var.

   (EREN AYSAN - Cumhuriyet Gazetesi)





Merhaba!

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder