17 Temmuz 2022 Pazar

SEVİNÇ ve KEDER

 

  "Elinizi bir dakikalığına sıcak bir fırının içine sokun, sanki bir saatmiş gibi gelir.

 Güzel bir kızla bir saat kadar zaman geçirin, bir dakikaymış gibi gelir. 

İzafiyet budur."

ALBERT EİNSTEİN


***


  (...) Leonis masaya doğru yürüdü. Veli'yi kibarca karşısındaki sandalyeye buyur ettikten sonra yerine geçti. Az önce okumakta olduğu deri ciltli kitabı önüne çekerek, işaretlemiş olduğu sayfayı açtı. Parmağını altı çizili satırda gezdirirken, Latin harfli cümleyi tercüme etti:

  "Bu dünyada zevk mi daha baskındır, yoksa acı mı?" Başını kaldırıp bakışlarını Veli'ye dikti. "Sence?"

 Veli bu ani soru karşısında bir süre düşündü. Derken yüzünde doğru cevabı hatırlayan öğrencilere özgü bir ferahlama ifadesi belirdi. "İkisi de birdir," diye yanıtladı. 

  Leonis tek kaşını kaldırdı. Kitabın kapağına işlenmiş yaldızlı ismi göstererek: "Schopenhauer'in şöyle bir sorusu daha var," dedi. "Kendinizi avını parçalayıp yiyen bir hayvanın yerine koyun..." Burnundan derin bir nefes alarak devam etti. "Sonra da parçalanıp canlı canlı yenen kurbanının yerine... İlkinin aldığı haz mı daha büyüktür, yoksa ikincinin çektiği acı mı?"

  "İkincinin çektiği acı," diye cevapladı Veli, tereddütsüz.

  Leonis başıyla onaylayarak devam etti. "Bizler bedenimizin sağlıklı işleyen organlarını, uzuvlarını, kaslarını değil; ağrıyan dişimizi, boğazımızı, hatta ayakkabımızın vurduğu küçücük bir noktayı hissederiz. Aynı şekilde gündelik hayatta başımıza ufacık bir can sıkıcı mesele gelmeyegörsün; sahip olduğumuz maddi manevi bütün zenginlikleri yok sayarak kafamızı o ayrıntıya takar, gece uykumuzun kaçmasına mâni olamayız."

  Veli hak vererek gülümsedi. "Neden böyleyiz peki?"

  "Çünkü kötülük etken, iyilik ise edilgendir. Yani iyilik dediğimiz şeyi tek başına hissedemeyiz. İyilik, kötülüğün olmadığı haldir. Eskiden mutlu olduğumuzu, mutsuz birine dönüştüğümüzde fark ederiz. O yüzden mesela sen babanın, ben de annemin sağ olduğu yılları hayatlarımızın en güzel dönemleri olarak anıyoruz. Halbuki onlar hayattayken biri fikrimizi sorsa böyle demeyecektik. Diğer çocuklar gibi biz de çocukluğun yoksunluklarından, zayıflıklarından şikâyet edecek, bir an önce büyüyüp yetişkin olmak istediğimizi söyleyecektik."

 Veli usul usul başını sallayarak: "Haklısın," dedi. 

 Leonis devam etti: "Zaman algımız da aynı prensibe göre işliyor. Eğlendiğimizde zaman nasıl da hızlı akar, hatta onu unuturuz değil mi? Oysa sıkıldığımızda, acı çektiğimizde saniyeler geçmek bilmez. Zamanın farkına ancak o ağırlaştığında varırız."

  Veli kollarını göğsünde kavuşturdu. Leonis'in tek kaşı yine havadaydı.

  "Peki, bu dünyada zevk mi daha baskındır yoksa acı mı, diye sorduğumda neden 'ikisi de birdir' dedin?"

  Veli derin bir nefes aldı. Bir süre sessiz kalıp, söyleyeceklerini tarttı. Sonra sakince açıklamaya girişti.

  "Sevinç, kederin yok olmasıdır..."

  (TOLGA GÜMÜŞAY / Veli - Altın Kitaplar Yayınevi)



***



   "Sen demez misin kederle sevinç iç içedir diye" dedi Naciye.

  "Öyle, iç içedir ve keder sevincin uzun süre ortalıkta dolaşmasına izin vermez, kendisinden uzun süre uzak kalmasına dayanamaz. Çıkar birden, berbat eder güneşli havayı..." dedi Naci, "Seninki de öyle bir şey mi?"

  (MUZAFFER BUYRUKÇU / Dar Sokaklardaki Duman - Kırmızı Kedi Yayınevi)







Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder