3 Ocak 2021 Pazar

UMUDUN ÇİÇEĞİ - BENİM GÜZEL YURDUM

 


Ayçiçeği

İş becermişlerin yüzündeki çiçek

Kurtuluş Savaşının kaşındaki çiçek

Asyada kabaran ekmek çiçeği

Beş bin yaşında bir komutan


Sen bu kadar yüreklisin

İnce çekingenlik çiçeği

Ha dediklerinde dağda olursun

Ha diyeceklerin ağzındaki çiçek

Umudun çiçeği

Türkiye kadar bir çiçek


ERGİN GÜNÇE


***



                                                                          CEYHUN ATUF KANSU


   Mustafa Kemal'in ölümünün hemen ardından, halkla devrim arasına bir karanlık sızar girer... 

Bugüne uzanan kara hikâyemizdir aslında bu.


   (...) Bir şeyler değişmiştir. Kaynağını halkta bulan Atatürk Devrimi ile halkın arasına, Atatürk'ten sonra eski düzenin artığı sınıflar hortlayıp, girer. Cumhuriyet Devrimi'nin halka tam olarak inemediğini, halkla arasındaki bağı kopmaz bir şekilde kurma fırsatı bulamadığını dosdoğru ortaya koyar Ceyhun Atuf Kansu:

   "Burada, Atatürk Devrimleriyle halkın arasına giren bir engelden söz etmenin sırası gelir: Bu engel, ortaçağa bağlı Osmanlı derebeyliğidir. Onun toplumsal, ekonomik gücü ve yapısıdır. Bu derebeyliğin dinsel, ekonomik, tarihsel kökleri vardır. Bir imparatorluk yapısıyla, düzeniyle, ülküsüyle beslenmiş, şekillendirmiştir bu derebeyliği. Atatürk Devrimi, bir imparatorluğu yıkmış, -siyasal bir devrim- ama bu imparatorluğun ana vatandaki toplumsal ve ekonomik tortusunu temizleyememiştir. Cumhuriyet'le halk arasındaki akım, derebeyliğin kapısında durmuştur. Türkiye'nin havası devrimle hareketlenmiş, ama ışık, halka ulaşamamıştır. Ve ne zaman ki Atatürk'ün elektriği, siyasal paratonerlerle havadan çekilir olmuş, o zaman, ortaçağa dayalı Osmanlı derebeyliği, bütün dinsel, ekonomik ve toplumsal güçleriyle yeniden ortaya çıkmış ve Atatürk'ün devrim güçlerinin yerine geçmiştir. Bu derebeyliğin üç ana özelliği vardır ki bunlar:

   1- Dinsel güçlere ve hayat anlayışına bağlı kapalı toplum yapısı

   2- Ağalığa bağlı bir toprak ve üretim düzeni, bu düzene bağlı ilkel bir tarım ekonomisi

   3- Ortaçağ Doğu uygarlığının değerlerine bağlı aşırı gelenekçi, kısır bir kültür hayatı.

   Bütün bu öğeler, uyanmış, kurtulmuş, kendini bulmuş bir Türk ulusu yaratmanın karşısındadırlar. 

   (...) Ortaçağ derebeylik düzeni, bütün özellikleriyle Atatürk çağında, ama devrim gücü egemen olduğu için, sinerek yaşamış, gelişmelerin, devrimlerin halka geçmesini önlemiş, devrimleri kasabada tutmuş, kaynağında halkçı olan Atatürk Devrimi'ne 'kasaba ağalığının' silik, ikiyüzlü, çıkarcı, ürkek ve yarı aydın damgasını vurmuştur. Sakarya toprağı kadar halk gerçeği, halk emeği, halk savaşı kokan devrim, kasabalarda ve ortaçağ derebeylik kaleleri olan küçük Anadolu kentlerinde kasaba orta sınıfının yorumuyla hızını ve rengini yitirmiş, devrimle halkın ve elbette ki büyük çoğunluk olan köylünün bağlantısı kesilmiştir."

  "Halkçılık", "Sınıfsız toplum ideali" gibi konuların, Mustafa Kemal'in ölümünden sonra neye evrildiğini en iyi gözlemlemiş olanlardan biridir Ceyhun Atuf Kansu. Dediği gibi, sınıfsız ulus yaratmanın temel koşulu, sınıf ayrıcalıklarını, bu ayrıcalıkların temsili yapıları ortadan kaldırmaktır (Egemen sınıflarla savaşmak). Cumhuriyet devrimi sınıfsız bir toplum istemiş, fakat bunun şartlarını yaratamamıştır. Yaratılamayınca "Halkçılık" ilkesi özünden uzaklaşmış, onun sınıfsızlık ilkesinin gölgesinde bir çıkarlar oligarşisi türemiştir. Şöyle der Ceyhun Atuf:

  "Halkçılık ilkesinin iki temeli vardır. Ulusal bağımsızlık, sınıfsızlık. Devrim tabana inerek, tabana dayanarak 'nimetlerde külfetlerde' bir eşitlik yaratmış olabilseydi, elbette, halkçılığın bu temeli 'sınıfsızlık' devrimci bir anlam yüklenecekti. Ama öyle olmamıştır. Ana kaynak, yani yoksulluğun kaynağı köylü gene yoksul olarak kalmıştır. 'Sınıfsızlık' ülküsünün türettiği bir 'yapma devrim orta sınıfı' bu yoksulluk temeli üzerinde yükselmiştir. Halkçılığın birinci temeli ulusal bağımsızlık da bu yüzden sarsılmıştır. Bakın nasıl? "Sınıfsız orta sınıf", ana halk kaynağından kopunca, çıkarlarını Batı anamalına bağlamıştır. Türkiye'nin, on on beş yıllık öyküsü bu yozlaşmış 'çıkar sınıfları'nın Batı anamalıyla giriştiği anlaşmaların, oyunların öyküsüdür. Türkiye, bu 'çıkar sınıfları' yoluyla Batı anamalına (kapitalizmine) bağımlanmıştır." (TAYLAN ÖZBAY - Atatürk ve Devrimin Yönü)


***


Ankara'da Samanlıkbağları Sağlık Ocağı'nda yoksul hastalara bakar BEHÇET AYSAN

Ve bir ağacın altına oturup şu dizeleri yazar:


On beş yıl sonra

o yalnız nar ağacının dibinde

oturup düşündüm bunları

saçlarımıza aklar düşüren zor günleri

kenar mahalleleri

bebek ölüm hızını

çocuk işçileri

biliyorum bir gün

bir başka nar ağacının dibinde

bir başka çocuklar

yine Türkiye'yi konuşacaklar.


Çünkü Cumhuriyet, gerici zihniyetin elinde yarım kalmaya mahkûm edilmiş, büyük bir devrim projesidir. 

(EREN AYSAN)




Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder