2 Ağustos 2020 Pazar

SANAT KAÇ PARA?




FAUSTO ZONARO
(Otoportre)

   Başa çıkamadığı tek konu, bir sanatçı olarak para istemek ve para konuşmaktı. Onun için büyük bir zulümdü bu. Sanatçı yarattıklarıyla para kazanmalı mıydı? Bu sorunun cevabı kesinlikle evetti. Peki sanatçı para konuşmalı ve para istemeli miydi? Keşke bu sorunun cevabı da hayır olsaydı. Keşke sanat severler sanatçıyı para konuşmasına fırsat vermeden onların emeğini ve hayal gücünü ödüllendirecek, onları mutlu edebilecek paraları verselerdi. (ORHAN BAHTİYAR - Ateş Kırmızısı) 



***




BEHÇET SAFA

   "Amcamın bir oğlu vardı ama askerlik yaparken mayın patlamış ve ölmüştü. Amcam öldüğünde Paris'teydim, yengemden bir mektup geldi. Amcan borç bıraktı, kitaplarının telif hakkının tamamını bana verir misin, diye. Çünkü mirasın yarısı bana kalmıştı. Ben de devrettim o zaman. Şimdi ise tek varisi ben kaldım. Yıllar sonra yine çıktı amcam karşıma. Geldiler bana para verdiler 35 bin Euro. Hortladı birden burada amcam. Bunları alıp yakabilirim diye de düşündüm. Ama hayatımda ilk defa havadan para geldi. Aldığım parayla sağa sola borçlarımı kapatayım dedim baktım 20 bin Euro zaten borcum varmış." (Söyleşi: İHSAN YILMAZ - Hürriyet.com / 2004)






   Abidin Dino'nun dediğini aktarıyor Behçet Safa: "Sanatçı çağdaş bir dilencidir. Yaptığın resimlerle hayatını dileneceksin, yoksa ressam messam olamazsın." Bir ressamın bir ressama gurbette ettiği bu dostane öğüt nasıl karşılık bulmuş olabilir? Kendi resminin ticaretini yapmayı dert etmemiş, yaşayarak resim yapmayı ya da resim yaparak yaşamayı hedeflemiş bir sanatçı Behçet Safa. Yaşamak için gerekenlere sahip olan sanatçı, özgürlüğe düşkünlüğün bedelini sefaletle ödemekten çekinmeyip inançla resim yapmayı sürdürmüş.
   Böyle bir ressam gerçekten yaşadı, resim yaptı ve öldü. Tanık olduğumuz benzersiz gerçeklikler, çürük yanlarını gördüğümüz dünyaya, düzene karşı mücadele etmek için yeni ve güçlü birer kaleye dönüşür.
   Amcası Peyami Safa yazdığı mektupta "Paris'te yapamazsın" dediğinde gardını düşürüp hemen geri dönmemiş. Neye güvenip dönmemiş? Tutkunun ya da tutkuyu anlayıp ona değer veren sanatçıların varlığı anlıyoruz ki onu güçlendirmiş. Fikret Muallâ yapabiliyorsa Behçet Safa niye yapamasın? Köprü altına, sokağa düşeceğini öngören romancı amcasının onu çözümleyemediğini görüyoruz: Hayata ve resme tutkuyla sarılan bir sanatçı için sokağa düşmek, sakınması gereken tehlikeli bir durum değil. Gocunup gücenmek yerine, öfkeli inancını coşkulu duruşuyla pekiştirmiş. 
   Behçet Safa bizi neden ilgilendiriyor sorusunun cevabı biraz da bu: Sanatın kaç para edeceğini düşünüp duran simsarları ve resme değil fiyatına bakan aptalları umursamadan resim yapmaya devam eden bir sanatçı, resmin bugün hâlâ yapılıp izlenebilen benzersiz bir eylem olduğuna ilişkin inancımızı tazeler. 
   En eskisi altmış bin yıl önce yapılan o mağara resimleri ile şimdi çöplükten kurtarılmış kartonların üzerine yapılan resimler arasındaki uzun mesafe bize insanın, insanlığın geldiği noktayı gösteriyor: Doğada yaşıyordun, boyaya para vermiyor, mağarayı kiralamıyor, resmini satmıyordun; bedeninle yaşıyor, yapıyor, mücadele ediyordun. Şimdi yaşamıyor, tüketiyorsun, tüketiliyorsun ve bir fiyatın olduğu kesin. Peki "sanat kaç para?" (İSMAİL PELİT - Cumhuriyet Kitap)



***



YANILGI

Tüm ozanca düşler düşledik
Yanılgılar bizce sevi sizce tasa
İncir yapraklarının beş parmak oluşu
Cızgaların umurunda değildi.

Yellerin estiği yöne yatanlar yaşıyordu
Çirkefliklerin parayla bir erdem oluşu vardı
Bir bunu bilemiyorduk.


FETHİ SAVAŞÇI
(Duvarcı Hasan Usta)








Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder