23 Ağustos 2020 Pazar

GÜZEL İNSANLAR





 METİN ALTIOK 
 (Deniz Gezmiş)



Sonbahar-ki acının değişmez dipnotudur-
Sesinin solgun göğünde
Küçük bir yıldızla bir harfi tutuşturur.
Savrulur her yana kavruk kelimelerle,
Yüreğini acıyla buruşturur.
Bakışının pasıyla zırhlanan dünya,
Binlerce pıtrak yapıştırır yüzünün kumaşına
Sonbahar-ki doyumsuz bir aşkın sonudur.


METİN ALTIOK







İBRAHİM BALABAN
(İş Zamanı)


   30 Ocak 1975
   Ankara'da, Zafer Çarşısındaki Toplum Kitabevindeydim şair Metin Altıok ve hikâyeci Remzi İnanç'la birlikte. Demli, kaynak çaylarımızı, bardakların üzerine başlarımızı eğip kaldırarak yudumluyorduk. Yüzlerce kez gördüğümüz kitaplara bakıyor, raflarda okumadığımız bir kitabı arıyor, bulunca sevinçten kabımıza sığamıyorduk. Remzi İnanç, "Bu çaydan birer tane daha içelim" dedi. Metin Altıok, bir sigara yaktı.
   Açık kapıdan geçenleri, geniş taşlarla kaplı koridorda gezinenleri dikkatle izliyordum gözucuyla. Vitrinlerin önlerinde duruyorlar, posterlere, kitaplara dikkatle bakıyorlardı. Birileri içeri giriyor, ötekiler, kitapların adlarını heceleye heceleye yürüyorlardı. Ceketinin omuzları iyice ıslanmış, saçları başına yapışmış, burnunun ucundan, şakaklarından yağmur damlalarının yuvarlandığı bir adam, "Korkunç bir yağmur yağıyor" dedi, silkindi.
   Başkaları da ıslak ayak izleri bırakarak, yağmurdan yakınarak ve sigaralarını tüttürerek dolaşıyordu.
   Eşikte beliren Balaban'ı görünce heyecanlandım, fırladım yerimden iki adım attım, "Vay vay vay, kimleri görüyorum! Sen bu Angara vilâyetinde nörüyon Yıpram Ağa? dedim. Yıllardan beri çok uzak kentlerde yaşarken bile birbirlerini akıllarından hiç çıkarmayanların önlenemez ama yadırganmayan taşkınlığıyla kucaklaştık. Gülümseyen yüzlerimize baktık ellerimizle kavradığımız kollarımızı bırakmadan bir adım geriye çekilerek; bir daha, bir daha kucaklaştık, sırtlarımızı tıpışladık. "Eyisin, beğendim" dedi Balaban.
   "Bomba gibiyim" dedim.
   Balaban büyük ağzını daha bir büyülten çın çınlı bir kahkaha attı. "Patlıyon mu, patlıyon mu?"
   "Günde birkaç kere" dedim.
   Kahkahası canlılığını koruyordu Balaban'ın. "Onun için mi ortalıkta bu kadar sakat var?" 
   "Evet ama asıl sakatlanan benim, çoğu içimde patlıyor çünkü."
   "Bu gözel işte, eyi gözel. Hepimiz öyleyiz ya" dedi Balaban.
   "O bombalar patlamasa ne şiir yazılır, ne hikâye, ne roman" dedi Metin Altıok, bıyığını çekiştirdi.
   "Resim de yapılmaz. Bir şey yaratılamaz" dedi Balaban...


MUZAFFER BUYRUKÇU
(Sayılı Günler)







Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder