12 Temmuz 2020 Pazar

YAZARLARIN İLK ROMANLARI




Desen: PABLO PİCASSO


   Yazın tarihinde ilk roman olarak Cervantes'in Don Quijote'si gösterilir. Cervantes'in romanını başta Amadis de Gaula olmak üzere şövalye öykülerini, zamanın çeşitli anlatı türlerini olumsuzlamak için yazdığı bilinir. Gerçekdışı şeyler ne yazılsın ne de okunsun ister. Okuyan Don Quijote gibi bir hayal dünyasında yitip gidebilir. Cervantes gerçeğe ayarlı bir anlatı peşindedir. Amacına ikinci romanı Persiles ile Sigismunda'da ulaştığını, giderek başyapıtının, adını geleceğe taşıyacak romanın bu olduğunu söyleyecektir. Oysa meraklıları dışında kimse ikinci romanını bilmez, birincisini herkes bilir. Neye niyet, neye kısmet? (OĞUZ DEMİRALP - Cumhuriyet Kitap)



***



   (...) yaşım ilerledikçe, şiire dair zevklerim biraz olsun geliştikçe, yazdığım şiirlerin bir şeye benzemediğini gördüm. Fazla öfkeli, sabırsız ve çapaklıydılar. İzmir'deki bazı edebiyatçı abilerimin, ablalarımın da katkısı oldu bu aymada. Şiir yazmak için gereken asil ruhtan yoksun olduğumu erken idrak etmemi sağladılar.
   1990'ların ortalarında, Yeşim Ustaoğlu'nun bir kısa filminin ismi çalınmıştı kulağıma: Magnafantagna. Büyük Fantezi. Filmi izlememiştim, ama ismi tuhaf bir şekilde büyülemişti beni. Oturdum, aynı isimde neredeyse 30 sayfalık bir şiir yazdım. Yine beceremedim tabii.
   Sıcak bir yaz akşamı, annemin evinin balkonunda otururken, o şiirin dizelerini yan yana yazmaya koyuldum. Ortaya çıkan şey hoşuma gitti. Devam ettim. İlk romanım Tol'un "O" isimli orta bölümü, esasen o şiirden çıkmadır. Sonra gerisi geldi... (Söyleşi: TURGAY FİŞEKÇİ - Cumhuriyet Kitap)


MURAT UYURKULAK



***




   Rıfat Ilgaz ile roman türü arasında sıkı bir ilişki vardır. Cide'den tanıdığı Halime Kaptan'ın romanını henüz 12 yaşındayken yazmaya kalktı, Mehmet Rıfat. Yazdığı kadarıyla Samsun'da götürdüğü matbaacı Nusret Usta beğenmişti bile. Kastamonu'da ortaokulu okurken geceliği iki buçuk kuruşa aldığı romanları ucuza getirmek için geceli gündüzlü okuyan Rıfat'a arkadaşları "Romancı" adını taktılar. 
   Bölgenin özelliğinin etkisiyle bir süre sonra bu ad "Ormancı"ya dönüştü. Adı çıktığına göre ikinci roman denemesini de yapmalıydı artık. Üstelik roman olayları büyük kentlerde geçmeli, roman kişileri büyük kentlerde yaşamalıydı...
   Anadolu romanda geçerse yazılan kitap, roman olmazdı! O yılların bu anlayışıyla yazdığı küçük romanında hırsızı Beşiktaş'tan tramvaya bindirmiş, Üsküdar'da indirmişti. İstanbul'u bilen Nizami okuyunca katıla katıla gülmüştü. 
   Şu durumda bu büyük kenti bilmeden, İstanbul'u öğrenmeden roman yazmamalıydı. Zaten babası da mektubunda "Ne istersen ol, karışmam ama neyi iyi yapacağına aklın yatıyorsa onu yap. İstersen zurnacı ol ama zurnayı en iyi sen çal!" demiyor muydu... (MEHMET SAYDUR - Cumhuriyet Kitap)

 
RIFAT ILGAZ


 
  
   


Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder