6 Mayıs 2020 Çarşamba

DENİZLER







Görsel: ADNAN DURMAZ



   Bu ülkenin yoksul halkları, ezilenleri, emekçileri öyle sevmiştir ki denizyusufhüseyin'i onların isimlerinden nice efsane üretmiş, adlarına nice bilgelik yansıtmıştır.
   Hüseyin'le beş dakika konuşan İnan'ırdı söylediklerine, sınıfsız, sömürüsüz bir dünyanın olabilirliğine; Yusuf bir Aslan'dı, yeleli, yakışıklı, korkusuz; Deniz yedi denizleri gezmiş, ondan sonra gelmişti Anadolu dağlarına.
  Onlarla ilgili en içime oturmuş anım, idam edildikleri gün önünden geçerken Özlen apartmanının, kapıcısının merdivene oturmuş karısına fısıldayışıydı: "Denizleri asmışlar."
    Onların bir adı da Denizler'di ya!..
    Umut burada işte. Deniz'in çoğalabilir, çoğullaşabilir bir şey olmasında. (AHMET TULGAR - Cumhuriyet Gazetesi)



***



    (SERPİL GÜVENÇ - soL Haber) 
   1973 yılında Kuzguncuk'ta bir meyhanede birlikte olan Onat Kutlar, Süreyya Berfe ve Ersin Salman, Denizler için birer şiir yazmaya karar veriyorlar. Şiirleri önce birbirlerine okuyacaklar ve daha sonra da yayınlayacaklar. Salman ilk şiiri yazma onurunun Süreyya Berfe'ye ait olduğunu ve "Üç Kardeş" isimli şiiri yazıp yayınladığını, kendisinin ve Kutlar'ın ise sözlerini yerine getiremediklerini söylüyor. 


Eski bozkırda çınsabah
Kırıldı zeytin dalı.
Üç parça güneş
Dünya üç tane.
Ah daracık avludan geçen ses
Oğlumun boynuna dokunamıyorum
Geri gelmeyecek olanı
Nasıl bilir ve oradan vururlar
Denizin yüzü ürperiyor
Kanlı bıçağını su temizlemez
Nereye gidersen git seni tanıyorum


Duymaz halk avcıları
Sesini kanlı günlerin.
Üç boyutlu ufuk
Memleket üç hane.

Uzadı harın acım
Yankısı dağlarda.
Yırtıldı üç ak bulut
Büyüdüm üç kere.

Dolduysa da yüreğim
Gönlüm göçmedi.
Ağaçta üç fışkın
Dal üç tane.


SÜREYYA BERFE



   Ne var ki, 2010 yılında dostum Mete Akalın'ın Cumhuriyet gazetesinde anlattığı öykü Salman'ın bilgisi olmadığı bir gerçeği, Onat Kutlar'ın da Denizler için bir şiir yazdığını ortaya koyuyor.
  Mete, arkadaşı Onat'ın yazdığı şiiri çalıştığı şantiyeye getirdiğini ve kendisinden şiiri kopyalayıp saklamasını istediğini aktarıyor. Yıllar sonra hazırladığı bir şiir kitabına koymak için aradığı şiiri bulamayan Onat Kutlar, Mete'den ister kopyayı ama o da bulamaz. Şiir artık "kayıp" tır! Çok değerli bir aydınımız olan Onat Kutlar'ın bombalı bir saldırıda yaşamını yitirmesinin üzerinden on beş yıl geçtikten sonra, günlerden bir gün, Akalın evinde kuytu bir köşede, bir kitabın içine sığınmış olan şiiri bulur:


Ölüleri öylesine gömdüler
İyi ki mayıs ve sabah erken
Keten çiçekleri getirmiş rüzgâr
Başka da kimseler yoktu
Şimdi bazen mayıs mı unutuyorum
İlmeği arkadan vuranın
Kolu bir tane değil ki
Hepsini gördüm hepsini
Ah daracık avludan geçen ses
Oğlumun boynuna dokunamıyorum
Geri gelmeyecek olanı
Nasıl bilir ve oradan vururlar
Denizin yüzü ürperiyor
Kanlı bıçağını su temizlemez
Nereye gidersen git seni tanıyorum

Üzülme baba neredeyse çıkar
Şimdi dağlardan
Gelir serin bir esinti terini siler
Okşar derisini kanı temizler
Biz o rüzgârı biliriz
Rüzgâra parmaklık konur mu?
Kahırlanma baba demir kapılar
Ardından iki türkü şimdi erişir
Biri köpekler üstüne biri aslanlar
Yüzünden sular gibi geçer ölü oğlunun
Biz o türküleri tanırız
Doldurur gökyüzünü, toprağa yeter
Türküye kurşun sıkılır mı?
Unutma baba onun arkadaşları var
Çatlamış nar gibi mayıs ayında
Yazları ürperen zeytin dalları
Altın eylül ağaçları gibi genç kızlar
Alnını çiçeklerle donatırlar
Çiçeksiz düğüne gidilir mi?
Unutma baba onun arkadaşları var
Seyrek ağaçlı korularından yoksulluğun
Ve uçsuz bozkırlardan koşarak
Ölüme açılan yiğit çocuklar
Yaşamanın savaşçısı çocuklar
Tez ulaştırırlar onu güneşe
Kentlerin kanalına dolar balçığı
Güneş balçıkla sıvanır mı?
Hatırlar mısın baba, ninem anlatırdı
Serin yaz sabahlarında Sıvas'ın
Söğüt dallarında bir ak güvercin
Açarmış eski kitabın sayfalarını
Okuuu okuuu... dermiş ağzında can dili
Deniz geçen Yusuf 'un sayfalarını
Hüseyin'in Battal Gazi'nin sayfalarını
Her birine Simav'dan bir zeytin dalı
Koysak bir gün okuyan olur mu?

Baba Hıdır İlyas kıssadan hisse söyledi
Darağacında can veren çınar bir gün anlar
Bayrağı taşıyan düşerse onu taşırlar
Son yoksul çocuğun yüzü gülünceye kadar


ONAT KUTLAR



***



    (OĞUZ DEMİRALP - Cumhuriyet Kitap)
   O dönemde iktidarın acımasızca ortadan kaldırdığı gençlik önderlerinden Deniz Gezmiş'in darağacına gitmeden önce yazdığı bir şiir ortaya çıktı yıllar sonra:

Yenilmişsem
Elim kolum bağlı
Boynumda yağlı ip
Gelip dayanmışsam
Darağacına
Dudaklarımda yarın
Gözlerim yarınlarda
Unutmak mı gerek seni?
Kapılar kapalı
Tutulmuşsa gece
Kapkara yollar
Sıcacık bir sevgi
Sunmayacak mıyım insanlara?
Bakmayacak mıyım yarınlara?
Seslenmeyecek miyim insanlara?

   Bu dizelerdeki insana olan sevgi ve inanç yoğunluğunu görünce şaşırıyoruz bugün. O sıcacık sevgiyi hâlâ kimse sunamadı topluma. Tersine, sevgisiz, hoyrat, bölünmüş bir topluma dönüştük. 
   Gene de, 1968'leri düşündükçe yitirmek istemiyoruz, yineliyoruz inancımızı: Bir Gün Mutlaka.






Merhaba!
  








   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder