Dönmeyi unutan dünyada, aklına gelince de yanlış dönen dünyada, yanlış yaşayan ve yaşlanan dünyalılar arasında "şiir" belki de şairine rağmen hâlâ sihrini koruyorsa bunun yapısal bir nedeni olmalı.
Paradoks gibi görünse de ben, devletlere ve milliyetçiliğe kesin kayıt yaptırıp "şiirlerine yenilen şairden" değil şiirden ümit kesmeyenlerdenim.
(...)
Şair ile şiirin, şiir ile sokağın, diller ile dillerin yanlış iliklendiği zamanlardayız. Buna şairin, anlamın evcilleşmesini ve hakikat kaybını da eklediğimizde derdimizin ve dersimizin ne denli büyük olduğu anlaşılabilir. Buna rağmen kişi başına düşen şiir ve anlam katsayısını çoğaltmak olmazsa olmazımız... Bunun yolu ise, şairin şaire, şairin şiire, şairin okura devlet olmadığı yeni bir dil ve poetikanın gerektiğidir.
Sosyalizm bahsine dair birkaç cümle ile bitireyim: "Benden önceki filozoflar dünyayı yorumlamakla yetindiler aslolan onu değiştirmektir" mealindeki Marx'ın 11. Tezi'nden hareketle şunu söylemek isterim: Dünyayı yorumlamak ve değiştirmek siyasete, bir örgüte, merkez komitesine bırakılmayacak kadar ciddi bir uğraştır.
(SEZAİ SARIOĞLU - Çıngıraklı Sokak Şiir Gazetesi)
***
Sadece şiirin değil çağdaş modern sanatın tarihsel ilişkileri,
kapitalist toplumun piyasa ilişkileridir ve en asıl olan tüm bu ilişkileri ortadan kaldırılmanın gerektiğidir.
Geçtiğimiz 200 yıl boyunca üretimdeki temel değişiklikler, kâr arayışına verilen önem ekonomiyi, politikayı, sanatı ve kültürü dönüştürdü. "Burjuvazi onca zamandır onurlu sayılan ve önünde hüşûyla eğilinen her faaliyeti çevreleyen hâleyi söküp atmıştır. Hekimi de hukukçuyu da rahibi de şairi de bilim insanını da kendi ücretli işçisi yapıp çıkmıştır." Kapitalizm evrenselleştikçe sanat ve ekonomi arasındaki "ayrım" ortadan kalktı.
Sanatta yapıt genel olarak tek veya sınırlı olduğundan daha değerli olur ve bu da piyasa değerine yansır. Sanat ve ticaretin bu birleşimi, derinlikten, değerden yoksun bir kültürle sonuçlandı ve günümüzde estetik üretim, meta üretimiyle bütünleşmiş bir hâle geldi. Yine günümüzde okur sayısındaki mütevazı artışlara rağmen şiir, "kültürel sermayeye" bağımlı tür olmaya devam ediyor. Piyasa güçlerinin edebi kalite ya da saygınlık gibi "modası" geçmiş kavramlar karşısında giderek daha fazla ayrıcalık kazandığı bir ortamda, şiirin itibarının azalması kaçınılmazdı.
Turgut Uyar'ın "Şiir çıkmazdadır" yazısının hâlâ önemli ve güncel olduğunu düşünüyorum: "Çünkü insan çıkmazdadır, sorunlar çıkmazdadır, toplum değişiyor, insan değişiyor, insanın yeri değişiyor, insanın ilişkileri ve sorunları değişiyor."
Uyar, "Çıkmazın Güzelliği" yazısını "aslında çıkmazın, çıkmazı zorlamanın insaniliğini, güzelliğini göstermek için" yazmıştır.
Ben yukarıda aldığım satırlarının bugün daha bir anlamlı olduğunu düşünüyorum. Şair/şiir bize içinde yaşadığımız dünya hakkında gerçekte ne anlatıyor? "Bu poetik-politik akışta şiir ve insanlık ülkede, dünyada nereye doğru gidiyor?" sorusu "şair nereye gidiyor"da düğümleniyor.
Dünyamız, eşi benzeri görülmemiş boyutlarda savaşlar, kanlı katliamlar, etnik temizlik ve vahşetle parçalanıyor. Günümüzde, yeni tiranların doğuşuna tanık oluyoruz; diktatörlerin, silah baronlarının, uluslararası sermayenin, patronların dünyaya hükmettiği bir süreçte şairlerin bu konuda ne düşündüklerini çok merak ediyorum doğrusu. Hâsılı "Şiir çıkmazdadır" ama artık "Şair çıkmazdadır". Bu, şairin/şiirin amacının geri dönülemez biçimde kaybolduğu anlamına mı geliyor? Hayır. Bütün tarihin diyalektiği, sanatın doğası gereği devrimci olduğunu göstermektedir. Sadece şiirin değil çağdaş modern sanatın tarihsel ilişkileri, kapitalist toplumun piyasa ilişkileridir ve en asıl olan tüm bu ilişkileri ortadan kaldırmanın gerektiğidir.
(CENGİZ KILÇER - Çıngıraklı Sokak Şiir Gazetesi)
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder