İsviçre'de yerleşik dostlarımdan dinlemiştim, okullarda "mülteci" çocuklar üzerine bir araştırmaya ilişkin çocukların yaklaşımını vurgulayan bir anıydı.
Dersliğe giren görevlinin, "Sınıfınızda mülteci var mı" sorusuna çocuklardan birinin "Yok, biz hepimiz çocuğuz!" yanıtı, ders olmanın ötesinde bu umarsızlığı yaratanlar için şamar gibiydi de.
(Y. BEKİR YURDAKUL - Cumhuriyet Kitap)
***
"En güzel şiirim mi / Yazmadım onu"
MASCHA KALEKO
Mascha Kaléko, vatansızlığın sancısı ömrü boyunca yakasını, yüreğini, yaşamını bırakmamış bir şairdir. Sürgünde geçen yılları, hep Berlin'i özleyişi şiirlerinin özünü oluşturur. Nazilerin ülkeyi yangın yerine çevirmesi, insan avını hep sürdürmeleri pek çok şairi, yazarı ülkesini terk etmek zorunda bırakmıştır onun gibi.
(...)
Yaşamı boyunca vatan hasreti Mascha Kaléko'nun peşini hiç bırakmamış, hep şiirlerinde boy göstermiştir.
Sürgünlüğünü, Berlin'i istemeye istemeye terk edişini, özleyişini, derin acılar içinde kıvranışını şiirlerinde hep yansıtmıştır. Geleceğin belirsizliği de onu acılara boğar.
Sürgünlüğünün ilk yıllarını şu dizelerde yansıtıyor:
Gecenin ortasında
Bir tekneyle
Salıverildiğimde,
Salındım ben de,
Bir kıyıya salındım.
Yağmura karşı, bulutlara yaslandım.
Çarpan rüzgâra karşı, kum yığınlarına.
Hiçbir şeye güven kalmamıştı.
Sadece mucizelere.
Hasretin yeşillenen meyvelerinden yedim,
İçtikçe susatan sudan içtim.
Bir yabancı, tanımadık bölgeler karşısında suskun.
Karanlık yılları üşüyerek geçirdim.
Aşkı, memleketim ilan ettim.
Savaştan sonra Mascha Kaléko yeniden okuyucularına kavuşur. Lirik Stenogramdefteri yeniden yayımlanır. Hemen, yeniden ilgi çeker. Ardından Çağdaşlar İçin Dizeler yayımlanır ve en çok satanlardan olur bu iki kitap.
Bu nedenle Kaléko, Almanya'ya dönmeye cesaret eder. 1960'da Fontane Ödülü'ne değer görülür. Özlemlerini gidermenin büyük sevincini yaşar.
Sonra ailecek Kudüs'e göçerler. Orada da dilsel ve kültürel izolasyondan büyük ölçüde acı çeker. Hayal kırıklığına uğrar. Yalnızlığa gömülür. 1968'de oğlu ölür. Bu, onu yine büyük acılara boğar. Sonra eşini kaybeder. Bir kez daha yalnız kalır. Yaşamının son yıllarında acısını, kederini, yalnızlığını şiirlerle ifade edecek gücü bir kez daha bulur.
Mascha Kaléko sürgüne gitmesinden onlarca yıl sonra Berlin'de yaşadığı sokağına duyduğu özlemi şu dizelerle dile getiriyor:
Neredeyse kırk yıl önce oturuyordum burada
-sanki kolumdan çekiyor biri,
Kurfürstendamm'da, kendi başıma
Gezinirken -doğru kelime sanırım.
Ve hiçbir şey aramamaktı niyetim.
Ve ikide bir kolumdan çekilme hissi.
Aklını kullan diyorum kendime.
Kırk sene! O ben yok artık.
Kırk sene. Hücrelerim acaba kaç kez
Yenilendiler bu arada.
Yabanlarda, sürgünde.
Amerika'daki yaşadığı kentleri sonra da "Kudüs'e gidişini" vurguluyor Mascha Kaléko. Ve şiirini şöyle sürdürüyor:
Ne istiyorsun benden Bleibtreu?
Evet, biliyorum. Hayır, hiçbir şey unutmadım.
Saadetimin yuvasıydı burası. Ve sefaletimin.
Burada, çocuğum dünyaya geldi.
Ve gitmesi gerekti.
Burada arkadaşlarım ziyaret ederdi.
Ve Gestapo.
Geceleri, şehrin trenleri duyulurdu.
Ve yandaki birahanede çalan Horst Wessel şarkısı.
Ne mi kaldı bu saydıklarımdan?
Balkondaki pembe petunyalar.
Küçük kırtasiyeci.
Ve eski bir yara, kabuk bağlamamış.
Mascha Kaléko'nun şiiri duygusaldır. İçtendir. Kendi yaşamından doğmadır. Ayrıca hüzünlüdür. Acıları yansıtır. Özlemleri dile getirir. Yaşadığı yerleri, mekânları özler. Sürgündeki günlerinin sıkıntısını, burukluğunu vurgular. Göç ve gurbet olgusu, şiirlerinde çok sık yer bulur.
"Korku" hayatı boyunca onun yakasını hiç bırakmamıştır. Nazilerin yarattığı korkuyu üstünden hiç atamamıştır. Onun için de "Kovala korkularını ve / korkunu da kokudan" der.
"Melankolik" olduğu kadar "baştan çıkaracak kadar yalın" şiirleri şiir sevenlerce el üstünde tutulur. Berlin'in ünlü mü ünlü sanatçılarının buluşma, hatta çalışma yeri Romanisches Café de onun yazın yaşamında büyük yer tutar.
Çünkü bu mekânda Bertolt Brecht, Else Lasker Schüler, Erich Kaestner, Kurt Tucholsky gibi dönemin, 1920-30'lu yılların gazeteci, şair ve aydınlarının buluşma yeridir ve onlarla olmak şiirleri çok ilgi gören Mascha Kaléko için çok önemlidir.
'Memleket sancısı' derken 'hayal' diyorum.
Çünkü neredeyse kalmadı eski memleketim.
'Memleket sancısı' derken çok şey kastediyorum:
Sürgünde üzen bizi, uzun dönem.
Yabancıyız artık memlekette.
Yok oldu 'memleket'
'Sancısı' kaldı sadece.
Şair nereye giderse gitsin "kimsesizler ülkesi"ne gider hep. Valizleri giderilememiş özlemlerle doludur. Duyguları "kum taneleri" kadar ülkesizdir.
Ormanlar kaybolmuş, evler yakılmış, kimseler kalmamıştır. Kimse tanımaz onu. Nereye giderse gitsin, vardığı yer hep kimsesizler ülkesidir.
Şiirlerinde günlük yaşamı, güncel konuları hem düşündürterek hem de gülümseterek yansıtır Kaléko.
Solmuyor bir bahçem.
Bahçem yok benim.
Evim yok, içinde Ekim rüzgârları ağlayan.
En karanlık bulut, acıtmıyor beni.
O kadar narin gördüğümden gökyüzünü.
"Başka günler de gelecek elbet" diyor Kaléko, "Ancak bugün, ölümüne hüzünlüyüm." Hüzün, acı, yalnızlık, gözyaşı, korku, özlem onun yaşamından hiç eksik olmamış. Oğlunu, sonra eşini kaybedince büyük bir yalnızlığa bürünür:
Kuğu, sonunun geldiğini sezinlediğinde,
Yani; öleceğini tahmin ettiğinde,
Geri çekilip tüylerini temizler
Ve en güzel şarkısını söyler.
-İşte ben de, zamanı geldiğinde,
Böyle isterim geçmeyi ebediyete.
Mascha Kaléko, Avusturyalı anneyle bir Rus babanın kızı olarak Polonya'da dünyaya gelir. Sonra aile Almanya'ya, Frankfurt'a, Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda da Berlin'e göçer. Kitapları yasaklanır, yakılır. Amerika'daki sürgünlüğü Berlin'i özlemekle, acılarla, yalnızlıklarla geçer. 1975'te Zürich'te mide kanserinden öldüğünde 66 yaşındadır. "En güzel şiirim mi?" diye soruyor ve yanıtını da kendisi şöyle veriyor:
En güzel şiirim mi?
Yazmadım onu.
En derin derinliklerden çıkmıştır.
Sustum onu.
(GÜLTEKİN EMRE - Cumhuriyet Kitap)
***
Öldüğümde
doğduğum yere gidiyorum
yıllarca süren bir hasret ve bilinmezliği
işte böylesine yeniyorum...*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder