1 Ekim 2023 Pazar

SAİT FAİK

 




  Yapma be Sait abi... Ne diye , ne diye öldün sanki. Sırası mıydı? Söyle sırası mıydı? Ahbaplığımız altı ayı geçmemişti daha. Ama sevmiştik birbirimizi di mi?..
   Söylememiştim sana, ama en çok iğri iğri gülüşünü severdim senin. Hep insanlara acıyormuş gibi bakar, ağzını biraz sağa çarpıtır gülerdin. O gülüşünü çizmek istemiştim bir gün. Becerememiş "sonra yaparım" demiştim. Artık yapamam, geçti di mi? Geçti artık... Zaten o zaman da "yapamazsın oğlum" demiştin... Haklıymışsın yapamadım işte...
   Olur mu ya? Böyle durup dururken "ben öldüm" deyip şaka yaparmışcasına ölmek olur mu?.. Yok daha neler., bir daha seni göremiyecekmişiz, bir daha Pasaj'da oturup bira içemiyecekmişiz, yağmur altında dolaşamıyacakmışız ha? Daha neler...
  Şaka yapıyorsun di mi? Gene kapıyı açıp içeri girecek, şapkanı ve pardösünü çıkarmadan oturacak, tatlı tatlı somurtacak "boşver yahu burada bu kalabalıktan sıkıldım, bir iki haftaya kadar Burgaz'a gitmeli" diyeceksin. Sonra bir şeyler olacak biz kahkahalarla güleceğiz, sen iğri iğri güleceksin ve bir takım adamlara kızacaksın. Bir yere gidip gelecek, neşeleneceksin. Cebinden bir şiir çıkarıp okuyacaksın. Ben "valla çok güzel" diyeceğim sen "atma ulan" diyeceksin ve ağzın iğrilecek, insanlara acıyıvereceksin. Birden, uykum geldi diyecek ve ne olursa olsun gideceksin. Sonra ertesi gün başlayacak.
  Başlayacak da ne olacak. Bir gün öleceksin... Habersiz. Bir şeyden sıyrılır gibi.. "Hidayeti de" cebinde beraber götüreceksin.. Biz, inanmayacağız. Öyle şey olur mu diyeceğiz. Sait Faik ölür mü diyeceğiz. Ölümlü dünya diyeceğiz. Daha dün beraberdik diyeceğiz, iyi adamdı diyeceğiz. Ağlamak isteyeceğiz.. Bütün bunlara inanmayacaksın ve yağmurlu bir gün seni de... Olur mu be Sait abi? Ayıp ettin valla... 
   Biri, "çok üzüldüm iyi hikâyeciydi" dedi senin için. Lâfa bak. İyi hikâyeci imiş de onun için çok üzülmüşmüş... Daha çok üzülsen veya hiç üzülmesen ne olur. Sen olsaydın böyle derdin. Biz başka bir şey derdik, sen gene bir şeyler söylerdin ve böylece seneler son rakkamlarını değiştire değiştire geçer giderdi. Ama yoksun artık di mi? Yoksun... Söyliyemezsin bunların hiçbirini. Konuşamayız artık seninle. Anlamıştım zaten, Allah bu kadar haksızlığa dayanamazdı ki. Ben, parmak kadar çocuk, seninle seneler senesi arkadaş olacak değildim ya.. Haksızlık bu! Keşke ben de o adam gibi yalnız "iyi hikâyeciydi, öldüğüne üzüldüm" diyebilseydim. Seni hiç tanımasaydım.
   Koca Sait Faik, koca Dülger balığı, karaya vurdun, öldün di mi..
   Yapma be Sait abi.

   (ALTAN ERBULAK - 12 Mayıs 1954 / Samsun)   



"Güzelliğin, iyiliğin, doğruluğun düş kapılarında..."

     Sait Faik o kapıyı açtı olanca genişliğince. Çağının insanlarına olduğu kadar, geleceğin insanlarına da...
   Dağlarca'nındı yukarda yazdığım mısra. Düş kapılarında bekleyen, o kapıları açan, tüm güzelliklere, iyiliklere, doğruluklara...Sait Faik'i en iyi anlayan, duyan duyuran elbette Dağlarca gibi büyük bir şair olacaktır. İşte Dağlarca'nın Sait Faik için yazdığı şiir. Çok şey anlatıyor. Kitaplar dolusu incelemenin veremediği kadar çok şeyi: 


Sait on yıl mı oldu, inanmıyorum
Dün gibisin
İşte yakanı kaldırdın uzun parmaklarınla
Sarı yüzünde akkırmızı bir sakal
Üşüdün gibisin
Binlerce sevgi binlerce yaşama
Yıldız yıldız büyüyen bir düğün gibisin
Güzelliğin, iyiliğin, doğruluğun düş kapılarında
Dur mu diyorlar, biraz mı diyorlar
Büsbütün gibisin
Ama için sıcak, için doğada
Yün gibisin
Nerde olursan ol Sait
Yanında çocuklar balıklar kuşlar
Düşündüğün gibisin.


   On yıl demiş Dağlarca, ne zaman mı? 1964'te.

   (OKTAY AKBAL / Yazmak Yaşamak - Kitaş Yayınları / 1972)




   Sonra Sait Faik... Yeşil, çocuksu gözleri vardı. Onulmaz öfkesi vardı. Hikâyeleri kadar da, kendi kişiliğinin tadı vardı. Küfürleri vardı. Ve İstanbul Sait Faiksiz edemezdi. Öfkeli, kendi kendini yiyen adam Tünel'den yukarıya çıkarken, hep Beyoğlu'nun sol yanındaki sinemaların önünde dolaşırdı. Durur afişlere, insanlara bakardı. Bir aşağı bir yukarı dolaşırdı. Çoğunluk oradaydı. Hasta olmadan önce İstanbul meyhanelerinde imiş. Sonra kara köpeğiyle Burgaz adasında idi. Burgaz adası Burgaz adasıydı o sağken. Şimdi Sait koyup gittikten sonra o Burgaz adası Burgaz adası mı, söyleyin Allah aşkına..

   (YAŞAR KEMAL)



"Sait Faik adalı değildi, adanın kendisiydi."

(TEKİN DENİZ)







Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder