8 Ekim 2023 Pazar

OKUDUKÇA

 

Matbaadan yeni gelmiş bir kitabın kokusunu,

kitabı eline alıp sayfalarını çevirmeyi,

kaldığı sayfanın ucunu bükmeyi,

bir kitabın arasında çiçek kurutmayı,

bir ağacın dibine uzanıp kitap okumayı

özlemeyecek mi insan?


FERHAN ŞENSOY
(Seçme Sapan Şeyler)


***


   Elimde Robert Kolej Çağrı Kulübü'nce iki ayda bir yayınlanan Çağrı adlı derginin son sayısı var. Burada Yaşar Kemal'le öğrenciler arasında yapılan bir söyleşi dikkatimi çekti. "Kendimizi 'adam' gibi yetiştirmemiz için ne yapmamız lazım?" sorusuna Yaşar Kemal'in verdiği haklı ve güzel yanıt şu: "Kesinlikle liseyi bitirince Türk ve dünya klasikleri okunmuş olmalı. Lisede bitirilir klasikler... Çok yanlış bugünkü eğitim düzeni. Kültür bir bütündür. Kitap kültürü ve yaşam kültürü. Anadolu gibi toplumsal kültür. Anadolu'da olsaydık bu kültür birikimi daha köklü ve tamam olurdu. İşte bu kültürü almak gerekli."

  Evet, Yaşar Kemal'in hakkı var. Kitap kültürü ile yaşam kültürü birbirini tamamlamalıdır. Bir üniversite çıkışlı ahbabım var, kitap okumamakla övünüyor ve sadece doğayı seyretmenin kültürünü artırdığını ileri sürüyor. "Denizi seyretmek yetiyor bana" diyor. Oysa bilmezlikten geliyor ki, denizi, ormanı seyretmekle insan, kültürden vazgeçtim, insan olmak niteliği bile kazanamaz. Kediler, kuşlar da seyrediyor denizi. Ama, kedi olmaktan, kuş olmakta öteye gidemiyorlar.

    (VEDAT GÜNYOL - Giderayak Yaşarken)


***
 

   Kitap okumayanın her şeyden yoksun kalacağını düşünüyordum. Okuyan, okuduğu kitabın dünyasına karşılık verecek birikimler edinmeliydi. Kitabın karşılıklı bir etkileşim olduğunu sezmeye başlamıştım. Bu merakla, yazarların, ressamların, bestecilerin yaşamlarıyla ilgili kitaplara yöneliyordum. Onların içinden biri gibi görüyordum kendimi. Onlar gibi olmaya, resimlerine bakarak onlar gibi görünmeye çalışıyordum. Kitapların ötesinde bir dünya olmadığına inanmıştım. 

  Romeo ve Juliet'i bir yıl sonra, Köy Enstitüsü'ne girdiğim yılın sonbaharında enstitü kitaplığında buldum. O gün sevinçten çıldırmıştım. Dönüp dönüp okudum.

   O gün elime aldığım bu kitabı, ona Hamlet'i, Atinalı Timon'u da katarak, yaşamım boyunca elimden düşürmedim. Bir de Cervantes'in Don Quijote'sini. Onların oluşturduğu çekim alanıyla nice kitaplara vardım. Kitap kitaba çağrı çıkarır. Okudukça, okumanın yolları çözülüyordu. Kitabın ardından gittikçe, kitap da bana ulaşıyordu. Dünya avuçlarımın içindeydi. Arşimed'in sopayı kaldıraç yapıp dünyayı yerinden oynatması gibi, ben de her düşünceyi, her güzelliği duyarlılığımda taşıdığıma inanıyordum. Bilgi, gücünü kitaptan alıyordu; kitap, insandan... Bilgiye ancak kitapla egemen olunabileceğine inanıyordum. 

 (ADNAN BİNYAZAR - Masalını Yitiren Dev / Can Yayınları)


***


 "Niye kitap okumuyorlar" demek "Niçin piyano çalmıyorlar" demek gibi bir şeydir. Kafayı kitap okumaya alıştırmak, parmakları piyano çalmaya alıştırmaktan kolay değildir. Ona göre yetişmek, hazırlanmak lazım gelirdi. Okumak, bir kitaptan alınan elemanlarla kendine bir manevi dünya yapmak, onun içinde tek başına yaşayabilmek demektir. 


REŞAT NURİ GÜNTEKİN
(Anadolu Notları)


***


   Okumanın tadını, ancak okuma tiryakileri bilir. Montesquieu'ye kulak verelim. Şöyle diyor bu büyük düşünür: 

"Okuma benim için, yaşamın pisliklerine karşı üstün bir ilaç olmuştur. 
Hiçbir üzüntüm olmamıştır ki, bir saatlik okumayla dağılmasın."





   

Merhaba!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder