5 Şubat 2023 Pazar

MERHABA !

 

   ... Ne ki, Sakallı Celâl Bey'in sıra dışı yaşantısının, efsane gibi görünseler de tanıklı, belgeli, -çoğu, kendi ağzından dinleyenlerin bana anlattığı- öyküleri de vardı ki bu kitabın yazılmasında genelde bunlar ön planda tutulmuştur.

   Onu en iyi tanıyanlardan Sayın Ahmet İsvan'ın anlattıkları gibi: 

  'Celâl Bey bir tarihte Gülcemal vapurunun çarkçıbaşılığına getirilmişti. Sanırım Şükrü Kaya bu gemi ile Karadeniz'e giderken Celâl Bey kendisine kısa bir mektup göndererek 'sizinle maarif konusunda görüşmek istiyorum' der ve altını da 'çarkçıbaşı Celâl' diye imzalar. Zamanın ünlü devlet adamlarından Şükrü Kaya da kabul eder. Vapurun güzel bir yerinde, karşılıklı otururlar. Celâl Bey'in söyledikleri özetle şunlardır: 'büyük adam, kendisine sunulmuş olan çeşitli bilim dallarından birine kendini kaptıran ve böyle yaptığı için de diğer bilim dallarını ihmal ederek seçtiği dalda ilerleyen adamdır! Her konuyu iyi bildiğini sanan insan makbul insan değildir. Eğer sizin aklınız matematiğe eriyorsa artık coğrafyadan iyi sonuç almanız beklenemez. Çünkü aklınızı hep matematiğe yorarsınız...' Böyle bir görüşü vardı. Onun bu sözleri üzerine Şükrü Kaya '...biz de böyle yapıyoruz. Sınıf birincilerini seçip onlara burs veriyoruz!..' deyince Celâl Bey, yıllar sonra gerisini şöyle anlatmıştı: 'baktım adam sınıf birincisi olacak kadar ahmak; ben de kestim konuşmayı ve makine dairesine işimin başına döndüm. Çünkü, farklı dillerden konuşuyorduk!..' 

  (ORHAN KARAVELİ / Sakallı Celâl - Pergamon Yay.)  


***


   "Orhan Veli ile Sait Faik, Beyoğlu'nda hep aynı kahveye takılırmış. Orda akşama kadar muhabbet eder, yazı yazar, bulmaca çözelermiş. En çok da Cumhuriyet gazetesinin bulmacalarını..." diye, hışırdayarak anlatıyordu Murat Hoca. "Bir akşam, sıkıntıdan öyle bir boşluğa düşmüşler ki, bulmaca çözme üstüne iddiaya girmişler. Bulmacayı kim daha önce bitirirse, diğeri ona rakı ısmarlayacakmış."
   "Güzel iddiaymış."
 "Öyleymiş" dedi çayından bir yudum alıp. "Neyse işte doktorum... Açmışlar bunlar önlerine birer Cumhuriyet gazetesi, başlamışlar bulmacaları çözmeye; ilk gün Orhan Veli kazanmış iddiayı. Sonrasında, ikinci günü, üçüncü günü, dördüncü günü de Orhan Veli kazanmış. Neredeyse bir ay boyunca, her gün kazanmış Garibim Orhan Veli."
  "Garibin mi? Adamı ezmiş be, daha neresi garip."
  "Hay... Yahu, yine nerden çevirdin lafı -ne diyordum?" 
  "Gariban, diyordun. Bulmaca çözüyorlardı."
  "Hah, evet, bakmış olacak gibi değil, sonunda Sait Faik dayanamamış, yeter be, demiş, her gün her gün rakıyı bana ısmarlatıyorsun, ne yapıyorsun arkadaş, nasıl beceriyorsun sen bu işi ?"
   "Nasıl beceriyormuş?"
  "Şöyle doktorum; çünkü, demiş Orhan Veli -böyle çok sakin bir ses tonuyla- Cumhuriyet'in bulmacalarını ben hazırlıyorum."

   (ÖMÜR İKLİM DEMİR / Kum Tefrikaları - Yapı Kredi Yayınları)


ORHAN VELİ


***



HALİKARNAS BALIKÇISI


  "Herkeslere Bodrum'u tanıtan, sevdiren Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir) yine o yıl bir akşamüstü otelin pastanesinde oturuyoruz. Ben bir iki saat sonra oyuna gideceğim. Balıkçıya ne yapacağını sordum:
   - Yahu Oflu, şu 'Macbeth'i ne hale sokuyorsunuz, gelip bir göreyim, dedi!..
   Ara sıra bas bariton sesiyle Shakespeare'den tiratlar okurdu. Ne de olsa Oksford İngilizcesi bilirdi... Oyunumuzu izlemek istemesine sevindim.
   Biraz sonra pastaneden çıktık. Baktım, Balıkçı şarap içmek istiyor.
   - Gideriz ama, ben içmem. Oyundan önce içki almıyoruz biz, dedim.
   - Peki, sen içmezsin, dedi...
  Gittik şarapçıya. Balıkçı, sürekli Bodrum'u anlatarak içmeye başladı. Yelkenle, kürekle nasıl balığa çıkarlarmış; sabahın erken saatlerinde Bodrum'un denizi ne renklere dönüşürmüş... Anlatıyor ve içiyor... Yalan yok, ben de bir iki tane yuvarladım... Fakat, Balıkçı adamakıllı içti... 
   Tiyatroya geldik, ona en öndeki bir koltuğun biletini verdim ve kulise girdim.
   Oyun başladı, bir ara göz ucuyla baktım, bizimkinin başı önde, hafiften kestiriyor...
   Ben, Malcolm rolünde olduğum için konuşmaya başladım:
   - Esir düşmeyeyim diye mert bir asker gibi çarpışan çavuş bu. Merhaba yiğit arkadaş!..
   En önde oturan Balıkçı, birden silkinip uyandı ve benimle göz göze gelince bağırmaz mı:
   - Merhabaaa!.."

   (MÜCAP OFLUOĞLU - Bir Avuç Alkış)






Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder