5 Haziran 2022 Pazar

MÜŞTAK ERENUS


  "(...) Yıl 1914. Osmanlının tükenmiş imparatorluğu. Babam anamı seviyor. Vermiyorlar. Boşnak makinist babam da Afyon'da trenin terkisine atıp anamı Şam'a kaçırıyor. Şam'da bir güzel sevişiyorlar. Ben oluyorum. (...)"




 "Şiire gelince" diyor Müştak Erenus, "ömrümü adadığım bu renkli çile. Türkçenin efendisi. Aydınlık pencerem. Güzelim. Şiire ne zaman ve nasıl başladığımı bilemiyorum."
  İlk şair dostu Celal Sılay. Melih Cevdet, Oktay Rifat, Orhan Veli, Behçet Kemal Çağlar, daha sonra Bedri Rahmi Eyüboğlu öteki şair arkadaşları.
  (...)
  Müştak Erenus'un şiirinin eksenini insan sevgisi oluşturuyor. Katıksız bir insan sevgisi. Bu insan sevgisinin beslediği yurt, toplum ve "zilli" olmayan "milli günler"in coşkusu karışıp kaynaşarak karşımıza yalın bir şiir olarak çıkıyor. Yalın ama slogan olmayan toplumcu bir şiir.


Gergefte kırmızı bir gül gibiyiz
Umutlu ve keyifli.
Onurluyuz bu kavgamızla
Öyle bir güç taşıyoruz ki
Kime ne zaman nerede demeden
İşte buradayız.
Bir çelik ki bu zincirin halkaları
Bilek bilek korkusuz
Yılmayan bu yürek güzelliğinde
Böyle elele.

  O, ekmeğini yediği bu halkın, Anadolu'nun şairi. Onun için de, halkın sorunlarına kayıtsız değil. Zaman zaman hepimizin her gün yaşadığı günlük sıkıntıları şiire döküyor.
   Müştak Erenus'un diğer güzel bir yanı da, başka şairlerle alıp veremeyeceği bir şeyin olmamasıdır. O, ortaya kayda değer bir şeyler koyan her şairi sever. En yakın arkadaşı Bedri Rahmi Eyüboğlu için ressamların "resmini bilmeyiz ama, şiirlerine diyecek yok", şairlerin de "şiirini bilmeyiz ama, resimlerine diyecek yok" demelerine çok bozulur. Sanatçıların birbirlerini çekememelerine üzülür.
  Müştak Erenus, sadece kendi halkının şairlerini değil, bütün dünya şairlerini de kardeşi bilir. Onlar için üzülür, sevinir. "Lorca Kardeşim" adlı şiiri bunlardan biridir. Ataol Behramoğlu bir yazısında "bu hengame içinde kaçımız farkında olduk?" diye sorar bu güzel şiir için. (ABDÜLKADİR PAKSOY -  Pireotu / Yazılar)


LORCA KARDEŞİM

Ölmek istemiyorum diyordu içinden
İri taşlı kirli bir duvar önünde
Fazla bekletilmeden
İki beyaz bulut geçti
Ve iki beyaz kelebek
Mavi bir diken üstünde
Sevişemeden uçtular.

Her şey ortada soğuktu
Ve güneş
Sabahları bilerek dikine çıkıyordu.

Biz bütün bu olanları
Anlaşılmaz bir uzaktan seyrettik
Kapılarımız inadına üzerlerimize çiviliydi.
Korkak sokaklarda sarı ışıklar
Geceler boyu çekinmeden umutları yedi.
Bilinen bir dua için eğri çıkıyorlardı tepeyi.
Berikiler orta yerde durup
Bir başka şarkı tutturdular
Ve sabahları boşuna erkende
Budalaca düşlerini anlatıyorlardı.
Biri bir kuyu dibinde
Dipten yukarı ışıklara bakıyordu
Yukarda çırpınan bir böcek
Boşuna suyu karıştırıyordu.

İki beyaz bulut
Ve iki beyaz kelebek
Mavi bir diken üstünde
Sevişemeden uçtular
Gün ertesi
Çirkin bir ışıkta
O yıkık taşlı kirli duvar önünde
Koca kafalı bir koyun otlattılar.



  Toplum içinde yaşadığının farkında olan her yaratık, taşıyacağı yükümlülüklerin de farkındadır ve farkında olacaktır. Bu büyük gerçek düpedüz insanın namusudur ve bu namusun gereği de aydın sınıfının ve toplum içindeki yazar çizerlerin omuzlarına yüklüdür. 
  Bir yazar, bir şair insanlarının nerden gelip nerelere gittiğimi bilerek, onlara bu kargaşada reva görülen çamur haksızlıkların karşısında yerini alacaktır. Bugün bir avuç kalan bu gariban dünyanın patronu olmak sapık gayretindeki, namustan habersiz kişilerin türlü çeşitli oyunları içindeyiz. Hele şu tükenesi zıkkım petrolün bizlere taşıdığı bu aklımız dışındaki çilede, nefesimizi aldığımız havadan, yutabildiğimiz lokmamıza kadar her nesnenin mafyası nöbettedir. Esasta, hâşa min huzur, bu çamur oyunun sahibi tektir ve de bu haşmetli patronun dinli dinsiz, donlu donsuz bir yığın uşağı vardır.
  İşte batıp da çıkası böyle bir dünyada yaşayan bir yazar ve bir şair olarak yükümlülüğümüzü biliyoruz. İnsan aklına, insan namusuna tarih boyunca oynanan bu oyunun bir sonu olması gerektiğine inanıyoruz. Şiirimizden, elimizden geleni yaparız. (MÜŞTAK ERENUS - mustakerenus.com)






Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder