25 Kasım 2018 Pazar

BİR YALNIZ ADAM: SAİT FAİK





   Pusulamdı ilk gençliğimde Sartre'ın "Aydınlar Üzerine" kitabı. Yirminci yüzyıl başı, dünyanın en çalkantılı dönemi, büyük olaylar ardı ardına etkiliyor herkesi. Kendi sorusuna yanıt bulmaya çalışıyor Sartre. Öyle değil midir zaten, bir başkası size ödev, sorumluluk yüklemez, eğer dünya ile dertlenir, bunu temel meseleniz sayarsanız ancak "aydın" olursunuz! Peki, kimdir bu aydın?
   "Hiç kimse tarafından görevlendirilmemesinin ve statüsünü hiçbir otoriteye borçlu olmamasının onun özelliği olduğunu söyleyebiliriz" diyor Sartre. Bir kere kimseden emir almayacaksın, hiçbir makama bağlı olmadan, başına buyruk olacaksın, sözüne sahip çıkacaksın! Üstelik başın beladan kurtulmayacak! Sartre'ı özetlersek; İçinden çıktığın burjuvaziyle kavgaya girişeceksin. Bu elbet kaçınılmaz olacak. İşçi sınıfının yanında duracaksın inatla. Üstelik ne içinden çıktığın burjuvalar senden haz edecek ne de uğruna kavgaya giriştiğin işçi sınıfı seni sevecek! Halkın bilgisini görgüsünü yüceltmek için mücadele vereceksin. Egemen sınıfa kafa tutacaksın, elinde bulundurduğu bilgiyi ondan alacak, Halka yayacaksın! "Ama bu özellikleriyle bile, aydın hiç kimse tarafından görevlendirilmemiştir. Emekçi sınıfın gözünde bir şüpheli, egemen sınıfların gözünde bir hain" olarak algılanacaktır. Tuhaf bir mahluk! İnsan niye böyle biri olmak ister? (ENVER AYSEVER - Cumhuriyet Gazetesi)




SAİT FAİK ABASIYANIK - LEYLA ERBİL 



   Kırklı yılların sonlarında olmalıydı. Beyoğlu'nda, Cağaloğlu yokuşunda önemsiz bakışlı, yakaları her zaman kalkık açık bej pardösülü, uzun boylu, sakin görünüşlü bir adam dolaşırdı. Gündüzleri Cağaloğlu'nda, akşamları da Beyoğlu'nda onu sık sık görür, "İşte bu da buradaki aşina yüzlerden," diye düşünürdüm. Pek bilmezdim önceleri kimin kim olduğunu, hem neden bilmeliydim ki?..
   Sait Faik'i bilirdim, okumuştum, okuyordum ama, ben kitaplardaki Sait'i biliyordum; beyaz kâğıdın üzerinde kara satırlardaki Sait'i. Hiç kuşku yok, bu da en önemli Sait'ti.
   Sanırım, Sait'in kendisini ilk kez Agop Arad'ın yazıhanesinde tanıdım. Sait Faik Abasıyanık. Koskocaman bir ad. Sait işte oydu: Akşamları Beyoğlu'nda, gündüzleri Cağaloğlu'nun ara sokaklarında hep karşıma çıkan o önemsiz bakışlı, yakaları kalkık, açık bej pardösülü adam. (ARA GÜLER)




Fotoğraf : ARA GÜLER



   Sait Faik sevdiği insanı fakir fukara arasından, kara ahşap evlerde oturan, geçinebilmek için evlerinin iki odasını kiraya veren, bir saatlik vapur yolculuğunu ikinci mevkiin tahtaları üzerinde geçiren kimseler arasından seçiyor. Bence o, kırkını aşmış bir mahalle çocuğudur. (ORHAN VELİ)




ORHAN VELİ - SAİT FAİK



  Bazı adam vardır, insan yüzünde sırf hınç, kin okur. Bazısında gurur, bazısında neşe, bazısında bayağılık, aşağılık... Bu adamın üstünden başından da yalnızlık akar. Bir de bu adama Kadıköy iskelesinin kanepelerinden birine oturmuş, heybeli köylüleri, çıplak ayaklı serseri çocukları, hanımefendileri seyrederken rastlarsınız. (YAŞAR KEMAL) 




SAİT FAİK - YAŞAR KEMAL



"Orman, deniz, çiçek, yemiş, böcek, kuş, güzel insan olur da şiir olmaz olur mu?"


SAİT FAİK - ARAP



İki damla yuvarlandı ozanın yanağına
Sağ yanağına - sol yanağına
Sevinç damlası - üzünç damlası
Sevgi gözyaşı - öfke gözyaşı.

İki tertemiz küçücük damla
Birbirinden ayrı, sessiz, küçücük
Ama birleşmeye görsünler, şiir olurlar
Şimşek gibi çakar, sel gibi boşanırlar. 

RESUL HAMZATOV 
(Çeviri: MAZLUM BEYHAN)







(2018 Siena Uluslararası Fotoğraf Yarışması - Yılın Fotoğrafı)










Merhaba!








   


  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder