17 Aralık 2017 Pazar

PAYLAŞIM SORUNU





Fotoğraf: BORA BİLGİN (Sandaletli Seyyah)




   Köy çocuklarıydık, bizim oyuncak trenlerimiz yoktu ki! Olmasındı. Bizim, gerçek trenlerimiz vardı. Ekspres, posta, karma... Hepsi bizim trenlerimizdi. O koca demir yığınının kıvrılarak gelişi, lokomotifin yürek ürperten homurtusu, göğe savrulan kömür kokulu dumanları, uzun uzun çalan ıslığı ve uzayıp giden demir raylar canlı resimlerimiz oldu. 
   Ekspresimiz lükstü, çok da aceleciydi. Durmasıyla kalkması bir olurdu. Yolcuları da havalı mıydı ne? Posta trenimiz vardı. Bekleyeni çoktu; ondan mıdır nedir, azıcık da nazlıydı. Geciktikçe gecikir, gözümüz yolda kalırdı. Karma trenimiz garibandı. Önden iki vagonda yolcu -biletleri ucuzdu-, arkadaki vagonlarda yük ve hayvan taşırdı. Trenin ne zaman geleceği, ne zaman gideceği hiç belli olmazdı. Beş saat, on saat, hatta bir gün geç geldiği bile olurdu... (CAFER DOĞAN - BirGün Gazetesi)









   Aydın olmak ne demektir? Devrimci ve demokrat olmak demektir; ilerici olmak, çağdaş olmak demektir.
  Dünyaya gelen her dört çocuktan üçünün yeteneklerini geliştirmelerine engel olan sosyal adaletsizliği yok etmek; ülkelerin yönetimlerini para gücünün eline bırakan düzenleri değiştirmek; adaletin soysuzlaştırılmasını engellemek; gökten inme sanılan ayrıcalıkları tanımamak; ırkçılığı, yoksulluğu ve sömürüyü ortadan kaldırmak için elinden gelen ne varsa yapmak ilericiliğin kuralıdır. Yerel yenilgilere karşın insanlığın gittikçe daha aydınlık olacağına inanmak; geçici gerilemelerin aldatıcı görüntüsüne kapılmamak; ve kişiliğinden ödün vermemek...
   İşte ilericilik budur.
   Çağdaşlık da budur.   


  


   Paylaşım, mutluluğun bereketidir.
 Paylaşım kavramı çağımızda toplumsal mutluluk felsefesinin ortadireğidir, nesnel anlamı elle tutulurcasına maddeleşmiştir, alınteriyle yaratılan üretimini hakçasına paylaşmasını bilemeyen ülkelerde mutluluk değil bunalım türemektedir. 
  İnsanoğlu paylaşım mutluluğunu paylaşım kavgasına dönüştürdükçe bunalımdan kurtulabilir mi?                                  (İLHAN SELÇUK - Düşünüyorum Öyleyse Vurun)










Her beşik bir cenaze: zorba çağı.
Kelepçeler takılır kepçeler boşaldıkça.
Cesaretin sustuğu yer: esaretin doğduğu yer.
Kestirme adalette kesik baş çok olur.
Bin olur zindana girmiş bir ozan.
Kralın tahtı kansa bahtı da kan.
Ya kırbaçtan düşer her taç, ya açlardan.


TALÂT SAİT HALMAN





















Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder