10 Kasım 2016 Perşembe

VAZİFE




   Sabaha karşı idi. İzmir'den Süvari Yüzbaşı Sadık geldi. Haberi Dr. Fahri vermişti. İçeriye alındı. "Anlat" dedi Mustafa Kemal Paşa. Yüzbaşı Sadık:
  "Paşam İzmir'de Hürriyet ve İtilaf Fırkası (Partisi) mensupları Mahmut Celal Bey ile (Celal Bayar) Süleyman Ferit Bey'i jurnallemişler. (Süleyman Ferit: Eczacıbaşı'nın kurucusu Süleyman Ferit Eczacıbaşı) İkisi de gizli teşkilat kurmaktan mahkemeye çıkarıldılar. Zaten İttihatçı oldukları da malum. Mahkeme Mahmut Celal Bey ile Süleyman Ferit Bey'i dinlemiş ve sonra onlar demişler ki, "Bakın namus demek emperyalizmin vatanımızın işgaline karşı çıkmak demektir. Mustafa Kemal Paşa'nın bir sözü, namus kılıcın keskin ağzındadır deyişi bize kadar gelmiştir. İşte namus kılıcın keskin ağzında, elbet vazifemizi yaparız." (TAYLAN SORGUN - Aydınlık Gazetesi)    





   Mondros sonrası emperyalizmin işgal zamanları...Yüzbaşı Eczacı Celal, Tünel'den çıktı. Asmalımescit'te arkadaşları ile buluşacak, oradan gizli karargâha gideceklerdi. Aralık ayının karlı bir günü. Bir çocuk bir yandan ağlıyor, bir yandan elindeki gazeteleri satıyordu. Bir eli ile gözlerindeki yaşları siliyordu. Ayakları yarı yarıya çıplaktı. Üstü yırtıktı. Yüzbaşı Celal durdu, "Neden ağlıyorsun" dedi.
   Çocuk çatılardan aşağılara sarkan emperyalizmin bayraklarını gösterdi:
  "Babam şehittir, anam öyle söyledi. Zabit amca bu bayraklar bizim değil ki" derken sanki büyük ruh kırgınlığını anlatmış oldu. Yüzbaşı Celal çocuğa bir ayakkabı aldı. Gidiyordu ki o Türk çocuğu arkasından seslendi, "Öcümüz alınacak değil mi zabit amca?" Yüzbaşı Celal, "Gelecek o günler" derken gözlerini siliyordu. Onca cephelerde bulunmuş Yüzbaşı Celal ağlıyordu.
   Gece gizli karargâh. Yüzbaşı Celal anlattı Mustafa Kemal Paşa'ya...
   Mustafa Kemal arkasını döndü, öyle kaldı bir zaman. Ve sonra tekrar döndü, gözlerindeki yaşlar kurumamıştı daha:
  "Namus kılıcın keskin ağzındadır demiştim ya, işte o Türk çocuğunun gözyaşları diyor ki, namus kılıcın keskin ağzında gayrı... Bir daha yemin ediyorum ki, o çocuk zaferimizi duyduğunda intikamı aldınız diyecek zabit amcalarına. Şimdi düşünsünler emperyalizmle işbirliği yapanlar, o çocuğun gözyaşlarının da hesabı sorulacak onlardan." (TAYLAN SORGUN - Aydınlık Gazetesi)



  
   Sabahın erken saatleri, karda çıplak ayaklı çocuklar satmak için gazeteleri almayı beklemekteler. Evlerine üç kuruş ya da bir somun ekmek parası götürecekler. Gazete satıcısı bir çocuk ötekilerin şefi gibi hepsini yanına çağırdı:
  "Bu kağıtları bu gece Beyoğlu caddelerinde dağıtacaksınız ama yakalanmayın!"
   Koynundan bir deste kağıt çıkardı, çocuklara verdi. Kağıtların üzerinde işgali öven, millicilere söven Ali Kemal ile Refii Cevat'ın fotoğrafları vardı ve altlarındaki yazı şöyle idi: "Bunlar ihanet-i vataniye içindeler."
   Sabaha karşı Beyoğlu caddelerinde o kağıtlar vardı. Kapıların önlerine de konulmuştu...
   O gece toplantıda Mustafa Kemal Paşa'ya anlatıldı. Mustafa Kemal Paşa: "Bu çocuklara da borcumuz var. Bu çocukların şehit çocukları olduğunu söylediniz. Onca cephelerde bıraktığımız kabirleri meçhul zabitler (subaylar), Mehmetler... Onlara karşı borcumuz var ve vazgeçilmez namus borcu. Eğer emperyalizmi mağlup edemezsek vazifemizi yapmamış oluruz. Fakat emperyalizm muhakkak mağlup edilecek." (TAYLAN SORGUN - Aydınlık Gazetesi) 





   Esir İstanbul geceleri. Türk mahallelerinde ışıklar erkenden sönmekte ya da azalmakta. Cephelerden yaralı dönmüş komutanlar evlerinde, "Umutsuz olmamak icap eder. Mustafa Kemal Paşa bir şey yapacaktır" demekte.
   Ve bir gece gizli karargâh: Mustafa Kemal Paşa'nın gizli teşkilatına katılmış Harbiye Nezareti'ndeki genç kurmaylar. Dr. Fahri, Yüzbaşı Dayı Maksut, Salih Reis... İstanbul teşkilatlanmasını anlatmaktalar.
   Genç kurmaylar:
  "Paşam, zaferi kazanacağımız muhakkak. Ama ondan sonrası da diyorsunuz."
   Mustafa Kemal Paşa sigarasından derin bir nefes çekti. Her zaman yaptığı gibi gözlerinin içine baktı onların.
  "Evet emperyalizm Anadolu topraklarında bozkırda yakacağımız ateşle mağlup olacak. Ama asıl vazifeler de ondan sonra başlayacak..." (TAYLAN SORGUN - Aydınlık Gazetesi)





  "Atatürk, uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba sarf etmiş, üstün vasıflı, olağanüstü yenilikler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve istilaya karşı savaşan ilk önderdir. İnsan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı yapmayan, benzeri olmayan devlet adamı ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kurucusudur."

   Yukarıdaki satırlar bana veya her hangi bir kişiye ait değil. Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın 152 üye ülkesinin oy birliği ile kabul ettiği uluslararası bir metin. Yapılan oylama ile 1981 yılı bütün dünyada Atatürk yılı olarak ilan ediliyor. (SONER POLAT- Aydınlık Gazetesi)  







Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder