13 Kasım 2016 Pazar

DOST IŞIĞI





HASLET SOYÖZ
(Fenerler)



   Haslet Soyöz'ün dördüncü sergisi "Deniz Fenerleri"nin sergi albümüne önsöz yazan denizci-gazeteci Meriç Köyatası şöyle diyor:
  "Fenerler denizcilerin can dostudur. Fenerlerle dost olmayan bir denizcinin sonu pek hayırlı olmaz. Ya teknesi kayalıklarda parçalanır, ya da sonsuz deryalarda kaybolur."








   

İBRAHİM BALABAN


   Üç sınıflık köy okulundan mezun olan İbrahim Balaban, resme meraklıydı. 1942 yılında düğün evini basan hasmını öldürdü ve 10 yıl hüküm giyerek cezaevine girdi. Cezaevindeyken önce babası Hasan Çavuş'un cinayete kurban gittiğini; daha sonra da doğum sırasında karısının öldüğünü öğrendi. Doğan çocuğu tek teselliydi ki, onu da çok kısa bir süre sonra kaybetti. Bu acılı yıllarda Bursa Cezaevi'nde Nâzım'la tanıştı. Ona sarıldı. Balaban'ın resme olan ilgisini Nâzım keşfetti ve onun ilerlemesini sağladı:
  "Nâzım Hikmet Bursa Cezaevi'ne geldi. Ben de oraya düştüm. Orada portreler yapıyordu. Ben de ondan görerek, ondan habersiz portreler yapmaya başladım. Benim portre yaptığımı görünce, beni çırak, talebe olarak kabul etti. Bana dedi ki:
 -Benden daha iyi portreler yapıyorsun. Öyleyse bu boyaların, fırçaların hepsi senin.
  Bir sandık boya..."


   Ayrıca Nazım'dan felsefe, sosyoloji, ekonomi-politik konularında pratik bilgiler de edinen Balaban, yedi yıl süren Nâzım Hikmet'li günlerini "Şair Baba ve Damdakiler" isimli kitabında ölümsüzleştirdi. İkisi de 1950 affıyla özgürlüklerine kavuşmuşlardı. Arkadaşlıkları burada bitmedi. Nâzım'la beraber İstanbul'a giden Balaban, askerliğine kadar onun evinde kaldı. (Yaşamı Çizgileri/Desenleri Balaban 1, Yayına Hazırlayan: Remzi Oğuz Yılmaz, Bilim Sanat Galerisi) 






 "Dostluk mum gibidir. 
Her yer aydınlıkken belli etmez kendini.
 Bazı şeyler ancak karanlık bastığında görünürler. 
Dostluk gibi." 

ERTÜRK AKŞUN
(On Sekiz Saat)








Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder