3 Ocak 2016 Pazar

SOMA - YERYÜZÜNDEN MEKTUPLAR




   Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en büyük maden faciasının yaşandığı Soma'da yaşamını yitiren işçilerin aileleri, acılarını mektuplarla anlattı. Türkiye Barolar Birliği mektupları kitap haline getirdi.
   Soma'da şehit olan 301 madencinin yakınlarının yazdığı mektuplar, geride kalanların yaşadığı acıları gözler önüne seriyor:

   Ali Yüksel'in eşi Ergül Yüksel:

"...Hava buz gibi soğuk...Üç kişi çıkarılıyor. Birinin yüzü bizden tarafa dönük, ağzında maske var ama ceset...hareket yok...maskenin ucu battaniyenin altından görünüyor. Bu kadar soğukta maske buhar bile yapmıyor. Yaşasa nefesi ile buhar yapar. Arkasından biri daha geliyor. Yüzü diğer tarafa dönük ama çenesi görünüyor. Sakallı...'Ali' diye bağırıyorum. Bazen sakallı, bazen sakalsız gezerdi. Ali'nin sakalı var mıydı, sakallı mıydı, traş olmuş muydu? Sanki işe ben göndermemiş gibi o an hatırlayamadım. Umudumu, hayallerimi, yaşanacak olan her şeyimi o toprağın altında bıraktım."




   Uğur Çolak'ın annesi Gülsüm Çolak:
  
  "Kurtulma imkanları varken bizim çocuklarımızı diri diri yaktılar ve bunu devlet yaptı, önlemlerini almadı. İnsan hayatı ekmek parasından ucuz bu ülkede. Bizden üç çocuk, beş çocuk boşuna istemiyormuş. Şu para denilen şey karıyı kocadan, evladı da anadan babadan ayırırmış be oğul. Köpeğin önüne atsan yemez o parayı. Uğurum kara gözlüm, ömrüm var olduğu sürece, senin yanına gelinceye kadar davanızı bırakmayacağıma söz veriyorum."




   Mustafa Kaya'nın eşi Naciye Kaya:

   "Abim Veli Varol göçük altında kaldı, öldü. Mustafam kendi elleriyle çıkardı kayınbiraderinin cenazesini. 5 sene sonra Soma'da işe başladı. 'Çok iş baskısı var, çok çalıştırıyorlar' derdi. O kahrolası maden bizi mahvetti. Sebep olanlar paşalar gibi bakılıyor cezaevinde. O kadar rahat davranıyorlar ki, bize mahkeme salonunda gülüyorlar. Çünkü biliyorlar, para her şeyi çözer. Bu ülkede gariban ezilir, gariban ölür. Madende göçük altında ölürsün, dağda askersen ölürsün. Zenginsen paşalar gibi yaşarsın."




   Şinasi Tokmak'ın eşi Tuğba Tokmak:

   "Kardeşi askerdeydi. Bu acı haberi asker ocağında almıştı. Kayınçoma 'Bak sen kara dağın ardından geldin ama ağabeyini bir kara topraktan çıkardık, bir kara toprağa koyduk' dedim. Bizim evimizde ekmek baba, su baba, yaşamak baba. Çocuklarımın yüreğine baba sevgisi yerine bir avuç kömür yangını bıraktılar."






Canı cehenneme rahat uyuyanın
Kapısını örtenin perdesini çekenin
Yüreği yalnız kendiyle dolu olanın
Duvarları ancak çarpınca görenin
Canı cehenneme başkasının yangınıyla
Evini ısıtıp yemeğini pişirenin

ŞÜKRÜ ERBAŞ



.





Unutma!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder