9 Eylül 2014 Salı

BARIŞ İÇİN SANAT



Savaş ve barış ve savaş ve barış ve savaş ve barış ve savaş ve - 
Tolstoy'un romanı değil,
İnsanoğlunun sonsuz tarihi bu iki sözcüktür işte.

FERİT EDGÜ


  Yamyamlar tüm tarihleri boyunca yemişlerse on bin insan yemişlerdir. Oysa uygar dediğimiz Almanya'da Hitler, bir kaç yıl içerisinde milyonlarca insanı gaz odalarında öldürtmedi mi?




   "20. yy. insanlık tragedyalarının yaşandığı iki büyük savaşa tanıklık etti. İnsanlık bu iki büyük kıyımdan ne yazık ki dersini alamadı. Auschwitz kampında Naziler'in yaşattığı acıların insanlığa öğretemediği ders, bugün bir başka şekliyle Gazze'de yaşanıyor. Üstelik acıyı yaşamış bir toplumun siyasetçileri eliyle, yine siyasi gerekçe ve uydurma bahanelerle çocuk, yaşlı, hasta, özürlü, genç, sivil, masum, ağaç, çiçek, böcek ayırt etmeden her şey ve her değer insafsızca katlediliyor. Kan ve gözyaşı akıtılıyor. Dünya, kör şeytan misali, Hocalı, Srebrenitsa, Bağdat'ta ve diğerlerinde olduğu gibi tüm coğrafyalarda barbarca yaşananları bir kez daha sessizce izliyor."
   Diyor ve Aydınlık Gazetesi'ndeki yazısına şöyle devam ediyor Okday Korunan:
   Sanat, insanoğluna sanatlı insanı var etmeyi öneriyordu...
   ...Barbarlar, sınırlı aklın cehalet ve bağnazlığını kullanarak Tanrı'yı, toplumu ve sanatı kandırmayı seçerler. Barbarlıklarını yüzlerine vuran sanatın karşısında (dekadan sanat) sanat olmayan sanatı var ettiler. Erdem ve etik unutulduğunda suç ortaklığından ileri gidilemez...  




   Kaya Özsezgin'in sözleriyle: Türü ne olursa olsun, görsel olsun ya da olmasın, edebiyat dahil, her sanat dalının ürünleri, izleyicisiyle karşılıklı iletişim içinde olduğu sürece, onların tadından ve lezzetinden pay almayı bilen kimselere, yaşamın güzel ve alımlı yanlarını gösterir, yaşamı sevdirir.



Auschwitz'in giriş kapısı ve üzerinde yazan ünlü slogan: "Çalışma insanı özgürleştirir."


   Nazi toplama kamplarında esir tutulan bazı çocuk ve yetişkinlerin gizlice resim yaptıkları bilinir. Yakalansalar, bunun için öldürüleceklerini bilmeleri onları yıldırmıyordu. "Her gün yaşayabilmek için bunu yapmak zorundaydık" demişti oradan kurtulan biri. Sanat, özgürlük duygusunu büyütüyor.



   Ekrem Ataer'in sözleriyle: Tiranların, diktatörlerin karşısına umarsızca dikilen yegane direnç kapısı sanattır. Onun için muhaliftir sanat, onun için insana ve onun özgürlüklerine taraftır. Sanatın muhalif gücü, öğrenmenin, kitleleri uyarmanın, öğretmenin, öncü olmanın ve tanıklık etmenin tarihsel damarını besler. Onun için diktatörlerin, tiranların hedefindedir.



   Birinci Dünya Savaşı'nı başlatan Gavrilo Princip'in Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand ve eşi Sophie'yi öldürdüğü suikastın 100. yıl dönümü kapsamında Saraybosna'da konser veren Viyana Filarmoni Orkertrası Başkanı ve kemancı Clemens Hellsberg, konseri "zamanda yolculuk" olarak adlandırarak, "Firavun'dan Romalılar'a, Habsburg Hanedanı'ndan üzerinde güneş batmayan tüm imparatorluklara kadar, her ne kadar yenilmez görünseler de yok oldular. Biz onları tarih kitaplarında okuyoruz, sanatın şahitliğinden öğreniyoruz. Sanat, bizim doğamızın onursuz tarafını unutmamıza yardımcı oluyor. Tek yapmamız gereken, sanatın sesini dinlemek..."şeklinde konuştu.





ÖMER HAYYAM

(d,18 Mayıs 1048 Nişabur-ö.4 Aralık 1131 Horasan)
(İranlı şair, filozof, matematikçi ve astronom)


Doyacak kadar aşın varsa,
başını sokacak bir damın,
insanoğluna kulluk etmiyorsan,
başkasının sırtında değilse geçimin,
tamam, güneşli günler içindesin.


   Amin Maalouf'un "Semerkant" romanında Ömer Hayyam ile Nizamülmülk karşılaşırlar.Ömer Hayyam "Sen bugün ölsen yerine geçecek bir sürü adam çıkar" der Selçuklu'nun efsanevi vezirine."Ama benim şiirimi benden başka kimse yazamaz!"
   Nizamülmülk büyüklüğünü, Ömer Hayyam'ın bu sözlerine hak verip şairi cezalandırmayarak gösterir.  




"Tiranı yaratan edilgen, itaat toplumudur.

ERDAL ATABEK




Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder