9 Kasım 2023 Perşembe

HANGİ GEMİDEYİZ ?

 

   Cumhuriyetin öğretmeni, ozan Ali Yüce'nin, "Dersimiz Bağımsızlık" şiirinde, 

"Benim halkım

Barışın özgürlüğün anası

Tohumla sütkardeş

Toprakla yaşıt kavgası

Sopasıyla ordular kovalamış

Cepheler yarmış kağnısıyla

Büyüdükçe güzelleşmiş kavgası

Destan olmuş efendiler..."

deyişinde dile gelen gerçeği erkenden duyumsamış büyük önderin, Mustafa Kemal'in; daha kitapları yazılmadan ortaya koyduğu örnek bir tanıtım ve halkla ilişkiler çabasını, ne zamandır unutulduğu yerden kucaklayıp Mustafa Kemal'le Yolculuk (Doğan Çocuk) yapıtıyla hayatımıza taşıyor Mavisel Yener:

   "Gemilerin yaşamı insanlarınkine benzer. Onlar da bu evrende birer geçici yolcudur; isimleri vardır, özlenirler, fırtınalara direnirler, bazen yollarını kaybeder, güvenli liman bulunca sığınırlar, kimi zaman da unutulup gider, kimi zaman da tarihe geçerler..."
   

   Evet, Karadeniz Gemisi'ndeyiz. Onun öncesi ve sonrasında da hayatımıza "karışanlar" var elbette ne ki 1919-1926 arasında büyük görevler üstlenmiş ikinci gemi bu! Birinciyi çok iyi tanıyoruz, Bandırma Vapuru. Gelin görün ki ikinciyi bilenimiz az!
   Oysa çoktan tarihe geçmiş bir yolculuktan, onun "kahramanı" bir gemiden söz ediyoruz. Bu arada yolculuk (ya da anlatı) boyunca Atatürk Türkiye'sinin daha hangi çaba ve çalışmalarının unutulduğunu/unutturulduğunu da düşünmeden edemiyoruz.
   Tükenmiş bir "imparatorluğun" tükettiği, yoksul ve yoksun, dahası işgal altında ve yapayalnız bıraktığı koca yurt Anadolu'yu ayağa kaldırma/yeniden var etme uğraşı için yola Bandırma Vapuru'yla çıkan Mustafa Kemal, Cumhuriyet henüz 3 yaşındayken bambaşka bir gemi yolculuğu daha tasarlıyor.

  Bu kez kendisi yok yolcular arasında ama onun düşleri, düşünceleri, umut ve idealleri var. Kadın-erkek sanatçı, öğretmen, gazeteci, yazar, iş insanları, çevirmenlerin oluşturduğu 285 kişilik bir tanıtım ekibini, genç Cumhuriyetin 3 yılı gibi kısacık bir dönemde ortaya koyduğu ürünlerin yanı sıra gelecek hedeflerini de anlatmak üzere görevlendiriyor. 
 Gemide sanat yapıtları ve ürünlerden oluşan hayranlık uyandıran bir de sergi var.
    (...)
 Mavisel Yener'in akıcı, merakımızı diri tutan anlatımıyla kurguladığı bu yolculuğa zaman zaman şaşkınlıkla, çoğun hayranlıkla arada da hüzün ve kederle tanık oluyoruz. 
   Milli Mücadele'nin utkuyla sonuçlandığı tarihe kadar neredeyse savaşsız bir gün geçirmemiş bir halkın "gayrık yeter" diyen bir önderlikle/Atatürk'ün özgürlük ve bağımsızlık ilkesiyle bu kadar kısa bir zamanda neleri başardığının farkına varmak, böylesine ciddi ve dikkatli, büyük bir titizlikle hazırlanmış bir tanıtım etkinliğinde kendimizi o geminin güvertesinde, salonlarında duyumsamak elbette şaşkınlık ve hayranlık uyandırıcı (Onlarca üniversitemizin iletişim fakültelerinin kaçında Atatürk'ün bu tanıtım çaba ve çalışmasına değinilmektedir, doğrusu yaman merak etmekteyim).
  Keder neresinde bu işin derseniz, Karadeniz Gemisi'nin bu müthiş yolculuğunun her anında, "Bugün böyle bir tanıtım yapmaya kalkışsa yetkililer" sorusunun yanıtı tadımı kaçırdı, tedirgin etti beni. Sahi o gemide kimler olurdu ve ne anlatırdı bugün neredeyse hiçbir alanda kendine yetmez halde olan, yetişmiş işgücünü "dışarı"ya kaçıran, ülkeler topluluğunda saygınlığı yitmiş Türkiye'miz hakkında?
   Zorlu bir mücadelenin ardından yepyeni ve bambaşka bir güneş gibi doğmuş, üstelik Osmanlı'nın borçlarını da ödemeye durmuş genç Cumhuriyetin daha kuruluş yıllarında ortaya koyduğu öncelikle dört "beyaz"ı (bez, tuz, un ve şekeri) kendisinin üretme başarısı, ülkenin dört bir yanında yükselttiği fabrikaların, kısacası 25 yılda; ekmek için, hayat için yarattığı ne varsa bugün ortada olmayışı, biliyorum, Karadeniz Gemisi'nde yolculuk ederken sizin de tadınızı kaçıracak.

(Y. BEKİR YURDAKUL - Cumhuriyet Kitap)



Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.

Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.

Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.

                                                              Deniz Eskisi


(İLHAN BERK)






Saygıyla,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder