2 Haziran 2023 Cuma

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ve EDEBİYAT

 



   İklim değişikliği günümüzde aktivizmi gerekli kılıyor. Susup oturarak, ah vah ederek sorunun önüne geçilemez. İşte burada uyarıcı, gösterici, ivdirici güç bence edebiyattır. Edebiyatçının artık alana inmesi gerekiyor. Edebiyatın, özellikle kurmacanın iklim değişikliğine bunca zamandır uzak duruşu sorgulanmalıdır. Kaleminin ucu Amasralı madencilerin öyküsüne uzanamayan bir edebiyatçı çevreye ilişkin ne yazabilir?

    ... Yaşar Kemal 1973'te şunları yazıyordu:
  "Çağımızda doğanın yok edilmesi artık dünyamızın başlıca sorunudur. Havanın, suyun kirlenmesi, doğanın dengesinin bozulması insanlığın bugünkü sorunlarından başlıcasıdır." (Ağacın Çürüğü - Milliyet Yayınları)
    Toprağın aşınmasından, toprağın dengesinin bozulmasından söz ediyordu...
  "Bir ülkenin gelişmesinde temel olan, öz topraktır. Bir ülkede toprak ölmüşse o ülke ağzıyla kuş tutsa kolay kalkınamaz" diye de ekliyordu.
    "Vahşetin kaideye dönüştüğü bir döneme girdik" diyordu Amitav Ghosh.
   Edebiyatın tüm bu yok oluşlar / yok edişler / yağmalar karşısındaki tutumunun daha aktif olması gerektiğini de hatırlatıyordu.
  Eğer çağın bu yağması, talanı karşısında susuyorsak; bunları tartışmaya açamıyor, gündemleştiremiyorsak öncelikle edebi türlerde ürün verenleri de sorumlu tutmalıyız. Romancılar, öykücüler, şairler...
    Röportaj yazarları, gazete makale yazarları... Bir yerlerden sesiniz çıkmalı artık bu kıyım, yıkım, yağma karşısında.
    "Yaratıcı yok oluşun bir parçası" diyordu Ghosh, bu suskunluğa.
    Ve şunları ekliyordu:
   "Görünen o ki sorun bilgi eksikliğinden kaynaklanmıyor, iklim krizinin tüm dünyada yarattığı mevcut sıkıntılardan bihaber çok az yazar olduğuna eminim. Bunun hakkında yazmayı tercih eden bir yazarın neredeyse her zaman kurgu dışı yazması da çarpıcı gerçeklerden biri." (Büyük Kaos - Çeviren: İrem Uzunhasanoğlu / Timaş Yayınları)
  Arundhati Roy, bu bilinçle bakışın yazarıdır. Kurgu dışında yazdıklarında iklim krizi, çevre sorunlarına dair yazdıkları, anlattıkları önemlidir.
   Yaşar Kemal ise çevreye ilişkin kurguladıklarını söylemeden önce yaşayan biridir. Dahası o gerçekliklerin tanığıdır, bunların içinden çıkıp gelmiş biridir.
   Fakir Baykurt da öyledir; "Dikenlerin içinden çıkıp geldim" der.
   Edebiyatlarını bu bilinç üzerine kuran yazarların bir döneme tanıklıkları bugünün yağmasına karşı susanların dönüp okuyacakları ana anlatılar olacaktır.
 Soma gerçeğini görmeyen, bilmeyen, gidip oranın havasını solumayan bir romancının, öykücünün, şairin yazabileceği bir şey yoktur.
  "Uzaktan maval okumak" denir olsa olsa! Hele çağımızda, bugünün dünyasında "enerji krizi", "konut sorunu" vb. denilerek yağmalanan doğa/çevre tümüyle insan kaynaklıdır. Yani "insan"ın ihtiyacı öne sürülerek gene "insan" eliyle gerçekleştiriliyor.
   Toprağı çölleştiriliyor, havası kirletiliyor, ormanı yok ediliyor... Ötede suspus kalışlar. 
   Ghosh'un da altını çizdiği gibi, "iklim değişikliğine ilişkin temel bakışımız"da meydan okuma bilinci oluşmalıdır.
  İşte bunun gerçekleşmesinde birbirini tümleyen iki yol var: "Alana inmek" , "edebiyatla beslenmek". Edebiyatın, özellikle kurmacanın iklim değişikliğine bunca zamandır uzak duruşu sorgulanmalıdır. 
 Yaşar Kemal, Fakir Baykurt örneğini verdim; yapıtlarında bu sorunu ilk dile getirenlerden. Buna Halikarnas Balıkçısı'nı, Sait Faik Abasıyanık'ı, Yaman Koray'ı da eklemleyebiliriz.
  Yaşadığımız çağın karbon ekonomisi, her şeyi ürettiği gibi tüketiyor da. Haz çağında yaşanan her bir şeyin ucu doğanın katledilmesine uzanıyor. 
   Amasralı madencilerin öyküsü yeni oluşan bir durum değildir
  Kaleminin ucu oraya uzanamayan bir edebiyatçı çevreye ilişkin ne yazabilir? Ya da Elias Canetti'nin söylediğini bir kez daha tekrar edersek:
  "Gerçekten bugün yazar olma hakkından ciddi olarak kuşku duymayan kimse yazar sayılmaz. İçinde yaşadığımız dünyanın durumunu görmeyenin o dünya üzerine yazacak hemen hiçbir şeyi yoktur." (Sözcüklerin Bilinci - Çeviren: Ahmet Cemal / Sel Yayınları)

   (FERİDUN ANDAÇ - Cumhuriyet Kitap)






   "Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi."


SAİT FAİK - Son Kuşlar
(Fotoğraf: ARA GÜLER)






Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder