16 Nisan 2023 Pazar

KISA SÜREN HASAT !

 


İzmir, Kızılçullu Köy Enstitüsü öğrencileri - 1943



   Şükrü Saracoğlu'nun Başbakanlığı sırasında Türkiye'nin zaten yeni yeni kurulmakta olan ekonomisi savaşla birlikte çok kötü duruma düştüğünden hazinede para kalmamıştı. Saracoğlu hükümeti bu ekonomik yetersizliklerin altından kalkabilmek için Milli Varlıkları Koruma Yasası, Varlık Vergisi, Toprak Mahsulleri Vergisi gibi olağanüstü önlemler aldı. Ekmek karneye bağlandı. O yıllarda bütün bakanlıkların bütçeleri kısıtlanırken sadece Hasan Âli Yücel'in Milli Eğitim Bakanlığının bütçesi 19 milyondan 27 milyon liraya çıkarıldı. Bu para özellikle Köy Enstitüleri ve meslek öğretim hamlelerine aktarıldı. Çünkü Başbakan Saracoğlu için eğitim savaş ortamındayken bile en önemli konuydu. Saracoğlu, "Ekmekten kısabiliriz ama mektepten kısamayız" demekteydi. 

   (SERRA MENEKAY - Kıvılcımdan Aleve / Galeati Yayıncılık)


***


    Köy Enstitülerinin en büyük özelliği, üretime yönelik, "yaptırarak öğretmek", imece yoluyla köyü kalkındırmaktı.
   İlk olarak 14 Köy Enstitüsü kurulacaktı. Öyle planlanmıştı. Sonradan bu sayı 21'e çıktı. Bunların içinde, 1942'de kurulan Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, bilim ve sanat çevrelerinden ilerici aydınların gönül işi katkılarıyla, kısa sürede bir üniversite düzeyine ulaştı.
   Köy çocuklarından oluşan bir üniversite düşünebiliyor musunuz? Evet, öyle bir üniversite oluşmuştu Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nde. Köylüye iyilik yapmanın tek yoluydu bu çünkü. Bakın, İ. Hakkı Tonguç ne demiş bu konuda Prof. Dr. Asım Mutlu'ya:
   "Köylüye iyilik yapmak, onu cahil bırakmak veya aldatmak yolunu tutmakla sağlanmaz. Köyde eğitim, her engeli, her zorluğu yok ederek gerçekleştirmeye mecbur olduğumuz ana davalardan biridir. Halka hizmet edip etmeyen insanlar olduğumuzu bu gibi işlerde tutacağımız fikrin mahiyeti gösterebilir. Bilgisiz insan 'gerilikten ve uyuşukluktan ayrılmak istemiyor' diye onun dünya anlayışına mı katılacağız?"
   Ne yazık ki, Köy Enstitülerinin ömrü uzun sürmedi, kuruluşlarından altı yıl sonra, amaçlarından çarptırılıp sıradan öğretmen okullarına dönüştürüldü. Enstitüler sistemli çürütme ve kötüleme kampanyalarıyla karşı karşıya kaldı. Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun dediği gibi: "Ulusumuzun topyekun aydınlanmasını istemeyen karanlık güçler bu girişimi ileride kendi çıkarlarına ters düşeceğini görerek yeşermesine olanak bırakmadılar."
   Bu acı gerçeği, aynı açıdan, İ. Hakkı Tonguç da şöyle dile getiriyor, yine Prof. Asım Mutlu'ya seslenerek: "Biliyor musun politikacıların çoğunun bizim çocuklardan ödü kopuyor, biliyorlar ki ileride kendileri gibilerini seçmeyecekler."

   (VEDAT GÜNYOL / Yaza Yaza Yaşarken - Cem Yayınevi /1991) 
   


***


   Kolay değil o ruhu söküp atmak... Çünkü Ahmet Bilek'ler yetişti oradan, Raif Akbulut'lar yetişti, Mahmut Makal'lar, Fakir Baykurt'lar, Talip Apaydın'lar yetişti. O ruhu yaratan kadroların başında Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç gibi hayalleri büyük insanlar vardı.
    Benim açımdan da ilginç bir durumdu...
   Güreş en büyük sevdamdı gençliğimde, örnek aldığım iki ustam köy enstitülüydü: Ahmet Kozak, Ahmet Bilek... Sonra edebiyata gönül verdim, örnek aldığım iki usta yazar, Fakir Baykurt, Mahmut Makal... Onlar da köy enstitülü... Alfabeyi öğreten ilk öğretmenim Rasim Kölemez, etime giren ilk enjektörü tutan sağlık memuru, Ömer Bey, o da köy enstitülü.

   (KEMAL ATEŞ - Sessiz Şampiyon / h2o kitap)


***


   Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu izleyen yıllarda Aydınlanmaya özel bir önem verildiği yadsınamaz. Bu çabanın sağlam basamaklarından birinin Köy Enstitüleri olgusu olduğunu da biliyoruz. Hazırlık aşamaları geçildikten sonra 1936 yılında uygulamaya konulan köy eğitmenleri deneyiminin ışığıyla 1940 yılından başlayarak yaygınlaşan Köy Enstitüleri, Muzaffer İlhan Erdost'un deyişiyle "okulun yaşama yaklaştırılması" olarak yorumlanabilecek bir girişim. 
   Ne var ki kısa sürede can sularının kesildiği de bir gerçek. 1946 yılında değişikliğe uğrayan siyasal iklim nedeniyle nitelikleri törpülenmeye başlayan bu okullar, 1954 yılına kadar yaşayabildi ne yazık ki. Demek ki verimli bir şekilde işlev görmeleri, en iyimser bakışla on yıl. Pakize Türkoğlu'nun bu süreci Kısa Süren Hasat başlığıyla kitaplaştırmış olması, bu anlamda son derece kayda değer...

   (MEHMET ATİLLA - Cumhuriyet Kitap)








Köy Enstitüleri neden kapatıldı?
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder