13 Ekim 2019 Pazar

SORUN NEREDE?




   Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO'nun 2018 tarihli "Dünya Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu" başlıklı raporu beklenmedik olmayan ama ürkütücü bulguları ilan etmektedir. En temel mesajı yetersiz beslenme ve ondan kaynaklanan sorunların 2014 yılına kadar düşüş gösterse de 2014 yılından itibaren hızla artmaya başlamasıdır. 2017 yılında yetersiz beslenmeden mustarip insan sayısı 821 milyona ulaşmıştır. Yaklaşık 151 milyon çocuk gelişim ve büyüme geriliği yaşamaktadır. Cılızlık ve aşırı zayıflıktan ölüm ve hastalık tehlikesiyle karşı karşıya kalan 5 yaş altı çocuk sayısı 50 milyon iken aynı yaş grubuna dahil 38 milyon çocuk ise obezite ile baş etmektedir.
   Bölgelere göre açlığın derinliğinin haritası çıkarılmış; buna göre açlık konusunda liderlik şaşırtıcı olmayacak bir şekilde kadersiz kıta Afrika'ya aittir. Afrika genelinde 2017 yılında tüm nüfusun beşte biri yetersiz beslenmektedir. Doğu Afrika'da oran % 31'e çıkmaktadır. Afrika'yı nüfusunun % 11'i yetersiz beslenen Asya takip etmektedir. Böylece insanlığın doğduğu iki kadim kıtanın açlık konusunda önderliği kimselere bırakmadıklarını anlamış oluyoruz.
  Sorun nerededir? FAO raporu pek çok unsuru sıralamaktadır, iklim değişikliği, iç savaşlar, siyasi çalkantı, ormansızlaşma, erozyon ve ekilebilir topraklarda azalma, aşırı yoksulluk ve daha pek çok unsur.
   FAO açlığın ve yetersiz beslenmenin altında yatan birbiri ile ilgisiz görünen faktörlerin tamamını saymaktadır ancak tüm bu faktörleri bir araya getiren temel sorunu es geçmektedir. Olumlu ancak yetersiz bir uyarıdır. 
   Aslında FAO'nun işaret etmekten sakındığı temel soruna başka biri, Fidel Castro yıllar önce işaret etmişti. 1983 yılında Bağlantısız Ülkeler Yedinci Zirve Konferansı'nda yaptığı uzun ve çok önemli konuşma Türkçeye de çevrildi ve Onur Yayınları tarafından Dünya Bunalımı başlığı ile kitap olarak basıldı. Kitabı okuduğumda çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Castro bizim için hep büyük bir devrimciydi, Latin Amerika'nın devrimci ruhu ve Amerikan emperyalizminin ana karasının çok yakınında olan ancak ona sonuna kadar kafa tutan dizginlenemez bir isyandı. Bu konuşma bize aynı zamanda deruni bir aydın ve analizci olduğunu da göstermektedir. Kitabın temel tezlerinden birkaçını, hatırımda kaldığı ölçüde sıralamak gerekiyor. Castro daha o zamanlarda bile aşikâr olan kapitalist dünyanın gıda, tarım ve çevre krizinin altını çizerken birbiriyle bağlantılı birkaç süreci teşhis etmekteydi. Bir kere birbirinden ayrı bir gıda, bir tarım ve bir çevre krizi yoktur, bu üçü tek bir sistemik sorunun birbiriyle ilintili dışavurumlarıdır. İkincisi, zengin ülkelerde aşırı ve dengesiz beslenmeden doğan hastalıklar artarken, azgelişmişlerde düşük ve yetersiz beslenmeden kaynaklanan hastalıklar cirit atmaktadır. Üçüncüsü FAO'nun daha o yıllarda terennüm ettiği "gıda krizi" olgusu ise kökenlerinden koparıldığında sanki herkes için geçerliymiş gibi görünen bir gıda yetersizliğine ve ona bağlı olarak açlığa işaret etmekteydi. Oysa Castro çok açık bir şekilde küresel tarım ve gıda endüstrisinin üretim seviyesinin insan nüfusunu defalarca doyurabilecek düzeyde olduğunu belirtmekteydi. Sorun az veya düşük üretim değildir, sorun tam da üretilenin insanlar ve toplumlar arasında nasıl paylaşıldığı ile ilgilidir. "Biri yer, biri bakar" rejimi sorumludur. Aslen sorun insanların küçük bir kısmının üretilen gıda ve tarımsal ürünün büyük bir bölümüne el koyması ve diğerlerine sofrada yer vermemesidir. Çok açık... (SERDAL BAHÇE - soL Haber)



       


"Ancak ölüm eşitler bizi"
Diyordu Şirazlı Sadi
Yağma yok!
Biz sağken eşitleyeceğiz
Gülümüzü ve ekmeğimizi
Gülden ve ekmekten
Ancak ölüm ayırır bizi.

MEHMET BARIŞ












Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder