7 Ocak 2018 Pazar

UMUTSUZLUKTAN UMUT DOĞAR




Kendisi çatlamadan 
Toprağı çatlatamaz tohum.
Aşmışım sınırını mutsuzluğun
Ayrımsayamıyorum bile, öyle mutsuzum...
Acısını artık duyamıyorum,
Ki kendim öyle bir acı olmuşum.
Nasıl görmezse göz kendini,
Kendimi arıyor bulamıyorum...


AZİZ NESİN










Hiçbir vakit tam karanlık değil gece.
Kendimde denemişim ben,
kulak ver, dinle.
Her acının sonunda açık bir pencere vardır,
aydınlık bir pencere.
Hayal edilecek bir şey vardır,
yerine getirilecek istek,
doyurulacak açlık,
cömert bir yürek,
uzanmış açık bir el,
canlı canlı bakan gözler vardır.
Bir hayat vardır, hayat,
bölüşülmeye hazır.


PAUL ELUARD
(Türkçesi: A. Kadir)











  

   Nâzım Hikmet, 1949 yılında Orhan Kemal'e bir mektup yazar. Bu mektubunda Orhan Kemal'in yazdığı kitabı ve yazarlığını değerlendirmektedir. Mektupta Nâzım Hikmet genç yazara şöyle der: "Senin bazı hikâyelerin, yalnız kederli değil aynı zamanda ümitsiz... Realite, bizzat tarihi akışıyla realite, ümitsiz değildir, kederli, mahsun, acı, alacakaranlık, korkunç, iğrenç, rezil, kepaze filan falan tarafları vardır, bu tarafları aksettirmekte en ufak bir ihmal, insanlığı tek taraflı, tozpembe bir ışıkla vermek olur ve realiteden uzaklaşılır... Gelişen şey ise ümitsiz değildir, sevinçsiz değildir. Kederli, mahsun, acılı olmak için sebepler mevcuttur, fakat ümitsiz olmak için tek bir sebep mevcut değildir. Aman evladım, kendini bundan sakın, daha acı, daha mahsun ol, fakat sevincin ve ümidin pırıl pırıl parlasın. İşte bu kadar." (Prof. Dr. GAMZE YÜCESAN ÖZDEMİR - BirGün Gazetesi)




   Geçenlerde Karl Marx'ın daha önce rastlamadığım bir söylemini okudum bir makalede. Şöyle diyor:
  " Her şey o kadar umutsuz ki içimde umut yeşeriyor!"
   Umutsuzluğun umudu yeşertmesi Marksist diyalektik düşünceye göre olağan bir süreçtir. Çünkü doğada ve hayatta her gelişme kendi sonunu getirecek karşıtını da yaratıyor. (DENİZ KAVUKÇUOĞLU - Cumhuriyet Gazetesi) 










Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder