19 Mart 2017 Pazar

ŞAİRLER NEDEN ÖLÜR ?




Yeşil ipek gömleğinin yakası
Büyük zamana düşer.
Her şeyin fazlası zararlıdır ya,
Fazla şiirden öldü Edip Cansever.

CEMAL SÜREYA



EDİP CANSEVER - CEMAL SÜREYA


Cemal Süreya, şair 60'ına gelince şiir yazmasın! demişti. 59'unda da öldü..








   EROL ERTUĞRUL ( Aydınlık Gazetesi) :

Yaş otuz beş yolun yarısı eder
Dante gibi ortasındayız ömrün
Delikanlı çağımızdaki cevher
Yalvarmak yakarmak nafile bugün
Gözünün yaşına bakmadan gider

CAHİT SITKI TARANCI


  35 yaşı yolun yarısı sayan Tarancı ne acı ki 46 yaşında 12 Ekim 1956'da tedavi için gittiği Viyana'da, tıpkı ilk kitabındaki, "Kimsecikler duymadan bir kapı açıp gitsem!" dizesinde dediği gibi, ansızın ve sessizce yaşamını yitirmiştir... 
   Ölümü üzerine çocukluk arkadaşı Ziya Osman Saba'nın yazdığı "Düşümde" şiiri iki şair arkadaşın dostluğunu çok açık biçimde anlatmaktadır:

Düşümde gördüm Cahit'i
Banka gibi bir yer
Aynı servise verilmişiz
Yolumu gözler
 Baktım ki toplamış memurlarını
Nutuk çekmede şefimiz
El edip geçecektim yerime
Sessiz
Cahit bu dayanamadı boynuma atıldı
Gözyaşlarını duydum yüzümde bir ara
O düşümde ağladı
Bense uyandıktan sonra.

ZİYA OSMAN SABA



CAHİT SITKI TARANCI - ZİYA OSMAN SABA







Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül, aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma



SABAHATTİN ALİ



   İNCİ POLAT (Aydınlık Gazetesi) :

   Sabahattin Ali, 14 aya mahkum olur. Konya'dan, Sinop Cezaevi'ne gönderilir. Bestesi, milyonlarca insanın dilinden düşmeyen 'Aldırma gönül, aldırma' nakaratlı şiirini burada yazar...
   Kızı Filiz Ali'nin anlattığına göre, okumak için özel bir yere gereksinim duymaz Ali; yolda yürürken, otobüs beklerken, trende, vapurda, onu elindeki kitaba gömülmüş görmek olağandır.
   Ne oldu da Ali yurdundan kaçmak zorunda kaldı? Ona acıklı bir son hazırlayan olaylar dizisine bir göz atalım:
   1944 Nisan'ında, solcuları hedef gösteren yazılarından dolayı, Turancı yazar Nihal Atsız hakkında Ali tarafından dava açılır. Mahkeme, Nihal Atsız'ı, dört ay hapis cezasına çarptırsa da, zarara uğrayan Ali'dir. İzleyen günlerde, Sertellerin Tan Matbaası yakılır. Bakanlık emrine alınan Ali, artık işsizdir.
   Aziz Nesin'le birlikte, İstanbul'da, Marko Paşa gazetesini çıkarmaya başlar. Halkın bu gazeteye aşırı ilgisi, iktidarın gözünü korkutur. Aziz Nesin'in bir yazısından ötürü, gazetenin sahibi olması nedeniyle, Ali tutuklanır. Üç ay süreyle, Üsküdar'daki Paşakapısı Cezaevi'nde yatar.
   Sabahattin Ali, cezaevinden çıktıktan sonra sürekli izlenmektedir. Kırklareli'nden Bulgaristan'a kaçmak isterken 2 Nisan 1948'de öldürülür. Yanına kılavuz olarak aldığı, katili olduğu savlanan Ali Ertekin, onu bir mola anında, kitap okurken öldürdüğünü itiraf eder...
   Kızı Filiz Ali, babasının cesedini bulan çobanla tanışır. Cesedin bulunduğu çatağın yakınındaki kayanın üzerine bir mermer diktirir ve üzerine, Sabahattin  Ali'nin şu dizelerini kazıtır:

Başım dağ, saçlarım kardır
Benim meskenim dağlardır












Merhaba!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder