25 Aralık 2016 Pazar

AGANTA BURİNA BURİNATA




   Onun için cennet ve cehennem denizin yeşile tempo tutan yeşil ve mavisindedir. Cevat Şakir Kabaağaçlı kendi anlatımı ile ilk defa Bodrum'dan Ege'ye baktığı sahilinde diz çöktüğü gün ölmüş, o kıyıda küllerinden yeniden "Halikarnas Balıkçısı" olarak doğmuştu. Eserlerinde deniz diliyle özgürlüğü, başkaldırışı, kayıpları, kederleri, bunalımları, korkuları, insanoğlunun geçmiş ve gelecek arayışlarını anlatır:
  "Bana son olarak verilen kumandayı tekrar et dedi. Ben de ciğerlerimi doldurarak olanca sesimle aganta burina burinata diye bağırdım."


   Halikarnas Balıkçısı'na "Çağdaş Homeros" denmesi boşuna değil. 
...Anlatım tarzının böyle "kabına sığmayan" tarzda oluşu, onun anlattıklarıyla da bire bir ilgilidir. Dolu dolu bir yaşam sevinci, doğa ve insan sevgisi taşar yazdıklarından. Acı bir olayı anlatırken bile içinde bu sevgiyi hissetmek mümkündür. Doğayı, denizi böylesine yaşayan bir varlık olarak edebiyatımıza katan Halikarnas Balıkçısı'dır. Toprağın her halini destan gibi anlatan Yaşar Kemal; "Biz toprağı denizci Halikarnas Balıkçısı'ndan öğrendik" der...
   Yine aynı yazıda Yaşar Kemal; "Eğer Halikarnas Balıkçısı denize başlamamış olsaydı Sait Faik olmazdı. Olurdu belki de denizi böyle sıcacık anlatan bir Sait Faik olmazdı" diye yazar. (MESUT ÖRS-Aydınlık Kitap)
   



Fırtınaları ayağınıza
Meltemleri saçınıza yollayacağım.
Yakamozlar tırmanacak göğsünüze
Martılara söyleyeceğim gelsinler.


SAİT FAİK 






      Kampana vurur, vapur demir alır gürültülerle. Fiyakacı kaptan "işte ben gidiyorum Bandırma kenti, ne halin varsa gör bensiz..." diyerek üst üste düdük çalar. Kapıdağı Burnu yol verir. Sonra açık deniz... Sonrası, motorların tekdüze sesi ... Sonrası, çıplak ve tezek kokulu ana güverte. Bir rüzgâr eser, üşütür. Burnu kıvrılana kadar bizi uğurlayan martılar gerisingeri dönmüşlerdir. Aptal ve en yavru biri, inatla kanat vurup peşimizden gelir. Derken yorgunluk kanatlarından süzülür ve korku dağları bekler. Çığlıkları pişmanlık çığlıklarıdır.
   Bakınır ve tek martı göremez. Bakınır ve korkar. Çok uzun açar kanatlarını; dört dolanır, yavaş pikelerle aklı başına gelir, telaş içinde gagasının kırmızısını Bandırma'ya çevirir.
   Yolun açık olsun yavru martı! Hiç korkma... Bak, açıklardan tatlı bir esinti çıktı ve kanatlarını yormadan, bir planör sessizliğinde seni alacak, doğru Bandırma'ya götürecek.


TARIK DURSUN K.
(Geçti Akşam Suları)





İnsan; 
Denizin olmadığı yerde,
Umut adına,
Martı olmalı...


NAZIM HİKMET
(Tablo: CELİLE HANIM)





"Deniz öyle bir öğretmendir ki insanın sivriliklerini törpüler, yumuşatır, terbiye eder! 
Onunla dost olanın yüreğinde, öfke ve kin değil yalnızca sahici sevdalar barınır..."

ESRA KAHRAMAN
(Segâh Makamı)







NURULLAH BERK
(Fırtına)





Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.

Dünyalar vardır düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.

Hele martılar, hele martılar,
Her bir tüylerinde ayrı telaş!..

Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur, başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi...


Heeey
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, dümen ol, kürek ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere...


ORHAN VELİ
(Görsel çalışma: KÜRŞAT COŞGUN)








Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder