4 Ağustos 2014 Pazartesi

HİROŞİMALAR OLMASIN-SAVAŞA DAİR-2


                                                                                     OKTAY AKBAL  
                                                                   ( d. 1923- İstanbul, Gazeteci, yazar)   

             Sadako Sasaki. Hiroşimalı binlerce küçük kızdan biri. Atom bombasının atıldığı 1945 yılında iki yaşındaymış. Yaralanmamış, hastalanmamış. Okuluna gidiyormuş güzel güzel. Yıllar geçmiş. Sadako, kentinin her gün biraz daha düzeldiğini, yeni yapılar yapıldığını görmüş. On iki yaşındayken birden hastalanmış. Radyasyonun vücudunda yarattığı onulmaz bir hastalıkmış bu. Doktorlar, uzmanlar incelemişler, kurtuluş olmadığını anlamışlar. On iki yaşındaki Sadako ölecek. Kendi de biliyor bunu.
            Ama bir Japon geleneğine göre kağıttan bin turna kuşu yapan kişinin dileği muhakkak gerçekleşir. Oyalanması için Sadako'ya bu inancı veriyor çevresi. Mektuplar alıyor bu konuda. Sadako hasta yatağında başlıyor kağıttan turnalar yapmaya. Ben çok uğraştım turnalar yapmaya, yapamadım o kuşları. Bir, iki, üç kez katlıyorsun, kıvırıyorsun derken bir kuş çıkıyor ortaya.
            Sadako günlerce uğraşmış, yüz, iki yüz, beş yüz, altı yüz, altı yüz kırk altı tane kağıttan turna kuşu yapmış. Onlar birbirlerine de bağlanıyor, metrelerce uzunlukta  bir kuş dizisi çıkıyor ortaya. Sadako Sasaki bin turnayı tamamlayamamış. Bin turna yapabilseydi kurtulacak mıydı ölümden? Kimbilir?
            On iki yaşındaki bir kızın öleceğini bilerek, bin turnayı tamamlarsa ölümden kurtulacağını hayal ederek, umut ederek gece gündüz kağıttan turna yapması geliyor gözümün önüne. 646' nın bitişi, 647' ye başlayamamak ve çekip gitmek bu hem güzel, hem çirkin, hem yüce, hem aşağılık dünyadan.





   ÜLKÜ TAMER
(d.1937- Gaziantep) Şair, Çevirmen

            Savaşla ilgili bir başka anekdotu Ülkü Tamer'den okumuştum:

          Vietnam savaşı sürüp gidiyor. Amerikalılar, Japonya'da bir hava üssü açmak istiyorlar. Üs, Vietnam'ı bombalamak için bir sıçrama tahtası olacak. Hiroşima'yı, Nagasaki'yi yaşamış Japon halkı karşı çıkıyor buna. Ama Japon hükümeti "olur"unu veriyor. Uzun tartışmalardan sonra üs kuruluyor.
        Üssün açılacağı gün büyük bir tören düzenleniyor. Japon hükümetinin üyeleri, devletin ileri gelenleri, Amerikalı generallerle birlikte, kurulmuş tribünlerde yerlerini alıyorlar. Söylevler veriliyor, marşlar çalınıyor. Ufukta belirecek Amerikan uçak filosu beklenmeye başlanıyor.
           Uçaklar gelecek, piste konacak, üs de "resmen" açılmış olacak.
       Biraz sonra uçaklar beliriyor. Tam piste alçalacakları sırada binlerce, onbinlerce balon yükseliyor gökyüzüne. Üssün yakınlarına "mevzilenmiş" Japonlar, getirdikleri balonları havaya salıveriyorlar. Gökyüzü balonlarla kaplanıyor.                                                  
           Sonuçta hiçbir uçak inemiyor piste. Filo dönüp gidiyor.     



                                                                        



   Savaşı anlayabilir miyiz? Kolumuzun çarptığı bir insandan özür dilediğimiz, garsona teşekkür ettiğimiz, kırmızı ışıkta durduğumuz bir dünyada yaşarken, insanların bir anda parçalara ayrıldığı, bebeklerin ve çocukların topluca öldürüldüğü, kadınlara topluca tecavüz edildiği bir dünyayı nasıl algılayabiliriz? (TAYLAN KARA) 


     

                                                                                          Merhaba!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder