1 Eylül 1939'da 2. Dünya Savaşı başladı. 50 milyon insanın öldüğü bu en büyük insanlık dramı 1945'e dek 6 yıl sürdü. Barış ise bir türlü gerçekleşmedi.
Savaşla ilgili sanayi dalları büyük kazançlar sağladı. ABD'de Kaiser tezgâhlarında 10 saatte 1 tane 12.000 tonluk Liberty (Özgürlük) şilebi denize indiriliyor, torpili yiyince yenisi sipariş ediliyordu. Savaş bitince, bu Atlantik Meydan Savaşı'nın kârlı pazarı kapanıverdi. Kuzey Afrika'da Gemsey'ler Jeep'ler, Roosevelt ve Churchill postalları dağlar gibi yığılıp kaldı. Arkasından Kore ve Vietnam savaşlarının izlemesi kaçınılmazdı. "Harcayın! Hedefi mermilerle örtmeden saldırmayın!" diyorlar, bizim erlere iki günde bir tüp diş macunu veriyorlardı. Şişelerin üstünde "yeniden doldurulmaması" yazılıydı. 30 yıl sonra açıklanan ABD resmi belgelerinde "ABD, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra 2 kez ciddi ekonomik kriz tehlikesiyle karşılaştı. 1'incisini Kore, 2'incisini Vietnam Savaşları sayesinde atlattı" deniyordu.
ABD, düşmansız yaşayamaz, 30 yıl sonraki savaşlarını, silahlarını, düşmanlarını önceden üretir... (ALPASLAN BERKTAY - Cumhuriyet Gazetesi - 2001)
Savaş çığırtkanlığı sadece sözle yapılmıyor. Diana Bashur imzalı bir rapor, Suriyeli mültecilere kapılarını açmak konusunda isteksiz olan Batılı ülkelerin, vekalet savaşlarının yapıldığı alanlardaki bölgesel güçlere yapılan silah satışından çok büyük kâr elde ettiğini ortaya koyuyor. Rapora göre, "Suriye'nin Dostları" grubu içindeki ülkeler, Suriyeli isyancıları silahlandıran ülkelere yapılan silah satışından 31,88 milyar dolar kazandı.( VIJAY PRASHAD - Çeviri: ÖMÜR ŞAHİN KEYİF - BirGün Gazetesi)
DAVİD KELLY
Bilmiyorum, hiç ismini duydunuz mu? Dr. David Kelly! Bir hakikat savaşçısı, ışığın savaşçısı! Birleşmiş Milletler'in 2003 yılında Irak'ta görevlendirdiği namuslu, şerefli ve onurlu bir uzman! Yapılan incelemeler sonucunda şunu söyledi: "Irak'ta kitle imha silahı yoktur!" Ve de ilave etti: "Muhtemelen bir koruda ölü bulunacağım!" Gerçekten de öyle oldu! Ölü bulundu!..(SONER POLAT - Aydınlık Gazetesi)
1600 yılı 15 Şubat günü, Giordano Bruno yakılarak öldürülme kararını kendisine tefhim eden, Roma Engizisyon yargıçlarına şöyle sesleniyordu:
- Siz benden daha çok korkuyorsunuz!
İki gün sonra, 17 Şubat 1600'de, evrenin görkemi karşısında kendisinin toz zerresinden bile küçüklüğünü düşünerek, acılarının ve korkusunun üstesinden gelen Giordano Bruno, Campo di Fiori'de (çiçek tarlası) diri diri yakılarak öldürülecekti.
O zamanın kırlık çiçek tarlası, bugün ortasında, Giordano Bruno'nun, üstünden güvercinlerin eksik olmadığı, yüzü Vatikan'a dönük heykelinin bulunduğu bir meydandır. Bruno'nun heykelinden çiçek eksik olmaz. Bu çiçekler Rönesansın önde gelen filozoflarından Kopernik'in görüşlerini benimsemiş bir gök bilimci ve aynı zamanda bıçkın bir şair olan Giordano Bruno'nun kişiliğinde simgeleşmiş, özgür düşüncenin savunucularına duyulan minnetin ifadesidir. (ALİ SİRMEN - Cumhuriyet Gazetesi)
"Adalet, insanlık ve özgürlük aşkı, başka tutkular gibi bir tutkudur;
o ağır bastığında her şey feda edilir uğrunda!"
MAXIMILIEN ROBESPIERRE
Merhaba!