İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
ORHAN VELİ
DEVRİM ERBİL
"Uzun zaman Beyoğlu'nda yaşamak her Türk aydını için hayal olmuştur. Hele İstanbul dışındaki aydınlar, görmeden Beyoğlu hayranı olmuşlardır. Ben de İzmir'de büyüyen bir genç olarak, İstanbul'u hep hayal etmişimdir. 1941'de geldim İstanbul'a. İstanbul'u beğenmedim. İstanbul hem karanlık bir şehir, hem çok pis. İzmir daha aydınlık, ferah. Beyoğlu'na gelip de yürüdüğüm zaman ilk edindiğim izlenim, burası Türkiye değil hissiydi. Duvarlarda mütareke döneminde yaptırılmış, Fransız aparetiflerinin büyük reklâmları vardı. Birden fark ettim ki, Beyoğlu'ndaki pastanelerin ismi Türkçe değil. Markiz, Lebon, Parizien...Bu, insana çağdaşlık hissi vermez. Bilinçli bir aydına sömürgede yaşıyorum hissi verir."
ATTİLA İLHAN
Eğer sen yine İstanbul'san
yanılmıyorsam
koltuğumun altında eski bir kitap gibi götürmek istediğim
Sicilyalı balıkçılara, Marsilyalı dok işçilerine
satır satır okumak istediğim
sen
eğer yine İstanbul'san
eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim
ulan yine sen kazandın İstanbul
sen kazandın, ben yenildim
kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
yine emrindeyim
ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa
parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam
hiçbir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa
yanılmıyorsam
sen eğer yine İstanbul'san
senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar
gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan
bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir
ulan bunu sen de bilirsin İstanbul
kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
yine emrindeyim
ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa
parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam
hiçbir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa
yanılmıyorsam
sen eğer yine İstanbul'san
senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar
gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan
bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir
ulan bunu sen de bilirsin İstanbul
kaç kere yazdım kimbilir
kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken
1949 Eylül'ün de birader mırç ve ben
sokaklarında mohikanlar gibi ateşler yaktık
sana taptık ulan
unuttun mu
sana taptık
ATTİLA İLHAN
Merhaba!