21 Şubat 2016 Pazar

DEĞERLİ HAYATLAR




"Ancak başkaları için yaşanan bir hayat, yaşamaya değer bir hayattır!"


ALBERT EINSTEIN










   Pablo Neruda tarafından, "Cervantes'den bu yana İspanyol edebiyatının başına gelen en güzel insan" olarak adlandırılan, gerçeküstü romancılığın dahi temsilcisi Gabriel Garcia Marquez'in ölümünden sonra Aptülika (Abdülkadir Elçioğlu),  GABO  başlıklı yazısında şöyle diyordu:
  O ne Kolombiyalı idi benim için ne de Nobel'li. Marquez benim için Arjantinli, Bolivyalı, Şilili, Meksikalı, Fatihli, Kuruçeşmeli, Arnavutköylü bizim mahalleli idi.
   Onun nobel aldığı günlerde kitabını Fransızcaya çevirmek istemişler. Marquez bir şart koymuş. Şartı şöyleymiş: "Yayıneviniz en az 10 Latin Amerikalı yazarın eserini yayınlarsa benim kitabımı çevirebilirsiniz."
   Ne bileyim ben Marquez amcayı çok severdim. Benim için nobel ödülü almayacak kadar iyi bir yazardı.
   Güle güle Aracatacalı güzel insan. Gittiğin yerde Steinbeck'e bizden selamlar götür.



GABRİEL GARCİA MARQUEZ








"Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde."

ZİYA PAŞA









ABİDİN DİNO-YAŞAR KEMAL


...Adana'dan İstanbul'a yola çıkan Yaşar Kemal'in cebinde ancak beş lirası vardır.
Anasının balmumundan muşamba yapıp diktiği torbanın içine koyduğu malını mülkünü sırtladığı gibi önce Ankara'ya gider.
İki-üç gün yolculuktan sonra Abidin Dino'nun evine ulaşır.
Oktay Rifat ile Güzin Dino'da evdedirler.
Söz arasında Abidin Dino, Yaşar Kemal'e ne yapmak istediğini sorar.
Arif Dino'nun kendisini Cumhuriyet gazetesine aldıracağını söyler. Cumhuriyet işi olmazsa Orhan Kemal ile İstanbul'da buluşacaklar, bir el arabası alarak sebze - meyve satacaklardır.
Bu da olmazsa Yeni Cami arkasında arzuhalcilik yapacaktır.
Abidin Dino, "İstanbul'a gidiyorsun ya ne kadar para var cebinde?" diye bir daha sorar.
Sonra elindeki Osmanlı kesesine benzeyen bir keseyi Yaşar Kemal'e verir:
"Bunun içinde elli lira var, bu da az ya..."
Kesenin içi bozuk para doludur.
Ve Yaşar Kemal'i otobüsle İstanbul'a uğurlamaya karar verirler.
Sonrasını Yaşar Kemal şöyle anlatacaktır:
"Abidin Dino, Oktay Rifat, ben evden çıktık., Oktay Rifat yolda ayrıldı. O zamanlar otobüs terminali tren istasyonunun yanındaydı. Abidin Dino benden iki buçuk lira aldı gitti, benim İstanbul biletimi getirdi. Otobüs yarım saat sonra kalkacaktı. Hazırlanıyordu.
Dolaşarak konuştuk. Otobüs kalkış saati geldi, çağırdılar. Abidin Dino'yla öpüştük. Öpüştük ya  Abidin Bey orada öylece durdu kaldı.Otobüs beni çağırıyor. Abidin Dino'nun bana söyleyecek bir şeyi var ki söyleyemiyor. Yanına gittim, "Abidin Bey, bir şey mi söyleyecektiniz bana?" diye sordum. O, utana sıkıla, "Sen oradan bana 75 kuruş versene," dedi. Her şeyi anladım. Evde ne kadar para varsa torbalamış toplamış bana vermişlerdi. Seve seve ona 75 kuruşu verdim. (Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor: Adam Yayınları, 1996)
Abidin Dino giderken arkasından da, "Abidin Bey o yetmiş beş kuruş size ananızın sütü gibi helal olsun," diye sağanaklı bir nara patlatacaktır. (REFİK DURBAŞ - BirGün Gazetesi) 







   Van'ın ilk matbaasını kurup Van'ın Sesi gazetesini çıkaran İlyas Kitapçı, bir gün Tatvan-Van arası sefer yapan gemide İstanbul'dan gelen genç bir gazeteciyle karşılaşıyor. Ona Van'da bir kilisenin yıkılmak üzere olduğunu söylüyor. Genç gazeteci de Akdamar Adası'ndaki bu kiliseyi haberleştiriyor. Cumhuriyet gazetesinin haberi üzerine kiliseyi yıkma kararı alan askeri yetkili Ankara'dan gelen talimatla engelleniyor.
   
   O yılların genç gazetecisi ileride edebiyatımızın dev ismi Yaşar Kemal olacaktır. Ahtamar Kilisesi de bu sayede günümüze ulaşabiliyor.(NAZIM ALPMAN - BirGün Gazetesi)












Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder