30 Aralık 2018 Pazar

OKUMA SANATI




   "Yazarlar kendi okurlarını arar, kendi okurlarını yaratırlar, okurlar da kendi yazarlarını."


EMİN ÖZDEMİR










   Damon Young, kitapları önemseyenlerin geçtiği ya da geçebileceği yollara değinirken okumanın, kişiyi "dünyanın arınmış ve onarılmış görüntüsüyle karşılaştırabileceğini" söylüyor. Okuma, bu noktadan itibaren bir sanata dönüşüyor ve Young'a göre tam anlamıyla bireyselleşiyor. Koleksiyonerler gibi okurlar da deneyimlerini veya onunla eşleştirdiklerini biriktirip bir sanat inşa ettiğinde, kütüphane ve zihin alabildiğine büyüyor. (ALİ BULUNMAZ - Cumhuriyet Gazetesi)


DAMON YOUNG










Yazmadan yaşanabilir ama, okumadan asla. 
Toplumlar yazı olmadan da vardır ama, hiçbir toplum okumadan var olamaz.


ALBERTO MANGUEL
(Okumanın Tarihi)











   Beyim diyor, bizim yolumuz, köprümüz, çeşmemiz yok, kitaplığı ne yapacağız?
   Anlatıyorum ona: Eğer kitaplığınız olursa, yolunuz, çeşmeniz, köprünüz de olur!


FAKİR BAYKURT
(Eşekli Kütüphaneci)












Merhaba!

23 Aralık 2018 Pazar

ŞİİR HAYATIN İÇİNDEN




MÜLTECİ

Denizin üstü gemi
dümeninde dolunay
geminin altı deniz
ambarı dolu mülteci
Ay çalındı geceden
Denizin üstü karanlık
beşi bebek, yetmiş çocuk
karanlığın altı dehliz
arkadaşları bir kara balık
Ay çalındı gemiden
Denizin üstü soğuk
sınırı dikenli tel
denizin altı oyuk
alın yazıları ecel
Ay çalındı denizden




   "Gökyüzünde kayan bir yıldız olsun şiirim... Dere kenarında bir çakıltaşı, dağ yamacında açan gelincik... Filinta delikanlılar yakalarına taksınlar gül niyetine... Genç kızlar mendil kenarına işlesinler... Yapıda çalışan işçilerin alınterinde parlasın... Emekli hademenin elindeki tespihi döndürsün... Kısaca hayatı anlatsın şiirim..."


REFİK DURBAŞ








DOĞADAN İSTEK

Beni geçmişin dehşetiyle besle
beni geleceğin özsuyuyla

Küpeler tak kulaklarıma kirazlardan
mendilimi fesleğenlerle yıka

Bana çılgın bir gürleyiş bellet
yankısıyla kapan üstüme geceleri

Benimle rüzgârları tanıştır
gözlerimi boralara düğümle

Beni kankardeşi bilsin gözyaşların
beni umudunla büyüle

Bana ıssız gecelerden yıldız kaymaları sun
beni ucu kıl birbirine sürtünen çakmak taşlarının

Koynuma başakları yıkayan yağmurunla yağ
kasıklarımı zeytin yapraklarıyla yenile

Ben seni esir alayım şiirlerle
Sen beni kul bil kendine




 "... Hayat sevdası teslimiyet taşımaz. Şiir hayat sevdasıdır. Can bu sevdaya tutunur, bu sevda canın kökleridir, soluğudur. Bitki ya da hayvan, bütün canlılar için böyledir. Tamam, can ölümlüdür, ama hayat ölümsüzdür. Genelde sanat, özelde şiir o ölümsüzlüğün gizinde filizlenir. Teslim alınmazlığı da ondandır..."


NİHAT BEHRAM








TÜRKÜ

Uyandım, dağlarda duman
Ovada sabahın tütsüsü

Deniz ürperiyor uzaktan
Koynunda güneşin gülü

Kanat kanat dağılsam
Unutmam kendi göğümü

Gelirsin bana sulardan
Yüzünde yosunların tülü

Yaşamak, seni seviyorum
Demenin başka türlüsü




"Devrimci şair, hayatın bütün duygu ve düşüncelerine açık olmalıdır;
çünkü onun temsil ettiği düşünce hayata en yakın düşüncedir."


AHMET ERHAN








KİRAZ BAHÇESİ

C.'ye dair...

kiraz bahçelerinden geliyordum
yakamda hınzır çocukların gülümsemeleri
seni sevmekten geliyordum
bir çeşit yalansızından sevda cümleleri
tren yolculuklarında
kiraz bahçelerinin resmi geçitleri

o hınzır çocuklar yok şimdi
seni o denli sevmek yok
tren yolculukları yok

sek sek oynuyorum sanmıştım
önümde çizdiğin kareleri atlarken
geri döndüğümde
tüm eski yollarımı silmiştin

büyümek
kiraz bahçelerinden kaçmakmış
ya ben ne anlamıştım




"Şiir edebiyatın can yeleğidir."



BETÜL DÜNDER













Merhaba!

16 Aralık 2018 Pazar

BÜYÜK İNSANLIK





ELİNDEKİ KÜREĞİ BOYUNDAN BÜYÜK

2 milyon çocuk, tarlada, sokakta, fabrikada ev bütçesine katkı sunmak için iş hayatında.
Çocuk işçilerin yüzde 80'i güvencesiz.
2017'de 60 çocuk çalışırken hayatını kaybetti.
(Cumhuriyet Gazetesi)






   Her yıl mart ile kasım aralığında 15 metrekare çadırlarda yaşayan, servis kazaları sonucu yiten hayatları haber sitelerinden eksik olmayan tarım işçilerinin, yine işçi olan çocuklarından söz edeceğiz bu yazıda, ellerine oyuncak yerine çapa; kalem-defter yerine tırpan alan çocuklar, okul servisi yerine iş servisine binen çocuklar... Onlar için dünya dört mevsim değil iki mevsimdir, bir mevsim işçi, bir mevsim çocuk olurlar... (AHMET DİNÇEL - soL Haber)





Oyunu sever bütün çocuklar
birdirbir, uzun eşek, körebe
bu yüzden anlamı aynıdır, değişmez
oyun sözcüğünün halkların dilinde

(Oyun koyun çocukların adını)

Barışı sever bütün çocuklar
beştaş, saklambaç, elim sende
bu yüzden anlamı aynıdır, değişmez
barış sözcüğünün halkların diline

(Barış koyun çocukların adını)


REFİK DURBAŞ








 ... Kasım Mustafa (16) isimli çocuk da, Suriye'deki savaştan kaçtıklarını ve Türkiye'ye yerleştiklerini söyledi. Suriye'de yaşarken okula gittiğini, ancak Türkiye'ye geldikten sonra eğitim göremediğini belirten Kasım, "Savaştan kaçıp geldik. Sabah kalkıyoruz, arabalarımızı alıyoruz, kağıt topluyoruz ve satıyoruz. 5 yıldır Türkiye'deyim ve geldiğimden beri çalışıyorum" diye konuştu. Yaşıtları gibi tatil yapamadığını, normal bir hayat yaşayamadığını belirten Kasım Mustafa, "Bayramdan bayrama tatile gidiyoruz. Benim yaşıtlarım evlerini geçindirmek zorunda değiller. Biz evimizi geçindirmek zorundayız, elektrik, su faturalarını ödemek zorundayız. Suriye'de değiliz, evimiz yok. Biz de bu hayatı yaşamak zorundayız. Yapabileceğimiz bir şey yok, yaşamak zorundayız" dedi. (Aydınlık Gazetesi)








Büyük insanlık gemide güverte yolcusu
tirende üçüncü mevki
şosede yayan
büyük insanlık.

Büyük insanlık sekizinde işe gider
yirmisinde evlenir
kırkında ölür
büyük insanlık.

Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter
pirinç de öyle
şeker de öyle
kumaş da öyle
kitap da öyle
büyük insanlıktan başka herkese yeter.

Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.


NÂZIM HİKMET









   Merhaba! 
                                               

9 Aralık 2018 Pazar

SANAT NEDEN GEREKLİDİR ?





Resim: ELİF NACİ



   D Grubunun kurucularından... Yarım yüzyıllık bir ressam, bir sanat adamı. Elif Naci'yi zamanın hiç etkilemediğini sanır insan. Daha doğrusu Elif Naci'ye baktıkça zaman diye bir şeyin olmadığını... Zaman saçları aklaştırır, bir kaç çizgi ekler yüze, başka ne yapar? İçimizdeki insana, o yaşlanmayan çocuğa elini sürebilir mi? Elif Naci gibi kendini yaşamla sanatın, dostlukla sevginin, her şeyin üstünde insan olmanın, insan kalmanın coşkusuna verebilmişse... Zaman kurşun rengi bir toz yağdırır üstümüze, elimizle silkeleriz, kurtarırız kendimizi zamanın, yaşın ağırlığından, bulanıklığından, karamsar etkisinden... Bir gülüştür, bir nüktedir, bir sevgili bakıştır, bir dostça sesleniştir, bir sanat tartışmasıdır kurtarıcımız... (OKTAY AKBAL - Yaşasın Edebiyat)


ELİF NACİ








 ... İstanbul'un, Roma'nın, Berlin'in sokaklarında göçmen bebekler kâğıt mendil satıyor. İklimler kalmadı, artık fırtına ve tufanları yönetmeye çalışıyoruz. Aşk, cep telefonuna gelen kuru bir mesajdan öte gidemiyor. Romantizm çoktan öldü ve idealizm artık enayilik. Küresel anlamda bir kimlik bunalımı yaşıyoruz. Tarihe bakın, dünyanın en çalkantılı dönemlerinin ardından müthiş sanat eserleri ortaya çıkmıştır. İnsanın kötülükten kaçması, nefes alması için gereklidir sanat. Resim, müzik, dans, heykel, tiyatro, film, edebiyat kurtaracak bizi. Bir kişi de okusa, izlese ümit var demektir. Yazmak son silahım değil, yaşamak için tek silahım.


ELÇİN POYRAZLAR
(Söyleşi: ERAY AK - Cumhuriyet Kitap)








   Oyuncu, yönetmen Yücel Erten, tiyatro tarihine geçen ustalara takdim edilen "Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü'ne değer görüldü. Erten, ödül konuşmasında şunları söyledi:
  "Ortak mücadeleye katkım olduysa ne mutlu bana. Biliyorum son dönemde mücadelede yaralımız çok oldu. Bir söz vardır, seni öldürmeyen şey güçlendirir diye. Lütfen ölmeyelim. Ölmemek için el ele kol kola, omuz omuza yüreklerimizi bir tutalım. Adalet için, eşitlik için, laiklik için, özgürlük için, Cumhuriyet için, demokrasi için, barış için, bir enerji kalkanı oluşturalım. Şiddetle ihtiyaç duyduğumuz ne çok şey var, saymakla bitmiyor. Konuşmamı Muhsin Ertuğrul'un bir sözü ile bitirmek istiyorum, kulaklarımızda çınlasın istiyorum. Şöyle demişti: Eğer tiyatroyu Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar götüremezsek, sahte dindarlığa, yalana ve riyaya karşı mücadelemizde silah olarak ne kullanacağız!" ( BİRGün Gazetesi)


MUHSİN ERTUĞRUL












Merhaba!


  

2 Aralık 2018 Pazar

BİR GÜN MUTLAKA








   Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Çocuklar ve Silahlı Çatışmalar Özel Temsilcisi Virginia Gamba Suriye'deki savaşın çocuklar açısından sonuçlarını ele alan yeni bir rapor açıkladı. New York'ta yaptığı açıklamada, Suriye'deki savaşta kurban sayısının giderek arttığını, çocukların da bu şiddetten nasibini aldığını söyleyen Gamba, çocuklara yönelik 12 bin 500 ağır ihlalin kayıtlara geçirildiğini belirtti. BM yetkilisi, Suriye'de son beş yılda 7500 çocuğun öldüğünü ya da sakat kaldığını ifade etti. (Cumhuriyet Gazetesi)








   Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) uluslararası silah ticareti raporuna göre en çok silah satışı yapan ülkelerin payı:
   1. ABD: % 33
   2. Rusya: % 25
   3. Çin: % 5.9
   4. Fransa: % 5.6
   5. Almanya: % 4.7
   6. İngiltere: % 4.5






   


   Yıl 1927:
   İsviçre'nin Cenevre kentinde Silahsızlanma Konferansı'nın Hazırlık Komisyonu toplanıyor. O ana kadarki benzer toplantılarda havanda su dövülmüş, Birinci Dünya Savaşı'ndaki yıkıma karşın, İngiltere, Fransa, Almanya gibi güçler adeta silahlanmanın ve savaşın kaçınılmazlığını kanıtlayarak kapatmıştı görüşmeleri.
  Bu kez toplantıya Sovyetler Birliği heyeti de çağrılmıştı. Dışişleri Komiseri (bakanı) Yardımcısı olarak Maksim Litvinov'un başkanlığındaki Sovyet delegasyonunun nasıl bir tutum takınacağı merakla bekleniyordu. 
   Merak kısa sürede şaşkınlık ve ardından paniğe dönüşecekti. Çünkü Sovyetler Birliği, konferansa katılan ülkelere "bütün orduların dağıtılmasını" öneriyordu. Yanlış okumadınız, Sovyet yönetimi, Kızıl Ordu dahil olmak üzere, dünyadaki bütün silahlı güçleri bir yılda ortadan kaldırma çağrısında bulunuyordu. Dahası, ordu ya da milis formunda bütün askeri eğitimler yasaklanacak, tüm silahlar yok edilecekti. Ve Sovyet diplomatı Litvinov "tüm askeri uçak ve gemileri parçalayalım" diyordu. 
   Batılı ülke temsilcileri yaşadıkları şoktan çıktıktan sonra öneriyi reddedip Konferans gündemine alınmayacağını söylediler elbette. Silahsızlanma iyiydi ama, ancak, fakat, lakin, kem küm... 
... Ancakların, lakinlerin, amaların, fakatların, kem kümlerin içini doldurmak İngilizlere düşmüştü. Avrupa'nın ve birçok açıdan dönemin en güçlü emperyalist ülkesi, Sovyetler Birliği'nin başka ülkelerin içişlerine karıştığını, Komünist Enternasyonal aracılığıyla yıkıcı faaliyetlerde bulunduğunu iddia ediyordu. Bu nedenle silahsızlanma önerisi kabul edilemezdi.
    İçişlerine karışmak! Şaka gibi...
... 1927'de ordular tasfiye, silahlar imha edilmedi, askeri gemi ve uçaklar parçalanmadı, deli gibi silahlanmaya devam etti emperyalizm ve özellikle 1933'te Almanya'da Hitler'in iktidara gelmesi ile birlikte Sovyetler de bu yarışa dahil oldu. 1939'da emperyalizmin ama, ancak, fakat, lakin, kem küm derken neyi kastettiği anlaşıldı. İkinci Dünya Savaşı benzersiz bir yıkım yaşattı insanlığa ve o insanlığı Hitler faşizminden kurtaran "başka ülkelerin içişlerine karışmakla" itham edilen Sovyetler oldu.
   Bundan 101 yıl önce Rusya'da işçiler iktidarı aldı, sosyalizmi kurmak için kolları sıvadı. Ekim Devrimi yeni bir çağ başlatırken, "barış" onu yaratan emekçi halkın en büyük özlemiydi. Şimdi "silahları parçalayalım" diyen tek bir ülke yok dünyada, olamazda... Sadece silahlara güzelleme var, onlardan para kazanıyor, başka paralar kazanmak için onları yoksulların eline verip dünyayı paylaşmak için ha babam savaş çıkarıyorlar.
   İnsanlık bunu hak etmiyor.
   İşte bu nedenle yeni Ekimler olacak, mutlaka olacak... (KEMAL OKUYAN - soL Haber)






BİR GÜN MUTLAKA

Çiçekler açıyor durmadan, savaşlar oluyor, her şey nasıl
bitebilir bir bombayla, nasıl kazanabilir o kirli adamlar
Uzun uzun düşünüyor, sularla yıkıyorum yüzümü, temiz bir gömlek giyiyorum
Bitecek bir gün bu zulüm, bitecek bu han-ı yağma
Ama yorgunum şimdi, çok sigara içiyorum, sırtımda kirli bir pardesü
Kalorifer dumanları çıkıyor göğe, cebimde Vietnamca şiir kitapları
Dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum, öbür ucundaki ırmakları
Bir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor orda


ATAOL BEHRAMOĞLU












Merhaba!