FAKİR BAYKURT
Nâzım'la Vera, evlendiklerinin ikinci yılında Roma'ya giderler. İtalyan PEN Kulübü, Nâzım'la ilgili bir toplantı düzenlemiştir. Nâzım, coşar, şiirler okur. Konuşur. Bu toplantı aynı zamanda orada iki dilli basılan Memleketimden İnsan Manzaraları' nın kutlamasıdır.
Roma'da öğrenim gören iki Türk gelip kendilerini tanıtır. Nâzım gençlerle ilgilenir. "Türkiye'de ne var, ne yok? Bana biraz yeni yazarlardan, kitaplardan söz eder misiniz?" der. Gençlerden biri Yılanların Öcü' den söz eder.
Vera, notlarını yazdığı defterden okuyor:
"Konusu nedir bu romanın?"
Gençler anlatıyor.
"Getirebilir misiniz onu bana? Okur geri veririm!"
O kitap o gece otele geldi. Nâzım, okumaya başladı. Ben uyandım o hâlâ okuyor. Ertesi sabah kahvaltıdan önce okudu. Sonra okudu. Program çok yüklü. Yine bir toplantıya katılması gerekiyor. Bıraktı öyle. Ertesi gece sabaha kalmadan bitirdi. Kahvaltıda kitap elinin altında:
"Veracığım, bu delikanlı dünyaya benim baktığım gibi bakıyor. İşi de benim bıraktığım yerden almış. Ama başka türlü yazıyor. Yetenekli olduğu belli. Bizim hükümet böyle yazarlara çok baskı yapar, bilmem dayanabilir mi? Dayanamazsa ya bırakır yazmaz ya da alkolik olur. İki halde de Türk yazınına yazık olur."
Nâzım'ın korktuğu olmaz, Fakir bütün sürgünlere, açığa almalara, cezaevlerine tıkmalara karşın çalışkanlığıyla, direnciyle, bilgeliğiyle "Fakir Baykurt Destanı" nı yazar. Gerçekten bir destandır onun yaşamı kahramanı kendi olan. (HİDAYET KARAKUŞ - Cumhuriyet Kitap)
***
Bir yazınızda dikkat çektiğiniz Borges'in "Şair başına gelen her şeyi kendine verilmiş bir şey olarak görmelidir; bahtsızlığı bile," sözünüzü yazının her türü için geçerli sayabilir miyiz?
Yazı da sanat gibi, bir kişilik yansımasıdır. "Üslup, insanın kendisidir" sözü doğruluyor bunu. Yazının hangi türü olursa olsun, iki satırlık mektupta bile kişiliğinin izleri vardır. Mutlu yazar yoktur; şair, bir şiiri yazmak için iç gerilimlere girer; her çağda onun bunun sözcüsü olmamayı seçtiği için hiçbirinin yaşamında rahat bir döneme rastlanmaz. İnsan sevgisini, gerçeği coşkularla, lirik bir söylemle dile getiren Nâzım Hikmet bile, toplumu etkileyici gücünü köreltmek için hapsedilmiştir. Sabahattin Ali, yazdıklarından dolayı canından olmuştur. Düşünürler için de geçerlidir bu. Yasaları çiğneyip kralın buyruğunu yerine getirmeyen Thomas More'un, kütüklerde başı kesilmiştir. Borges'in deyimiyle "başına gelen her şeyi kendine verilmiş bir şey olarak gördüğü"nden duygularını dile getirmeyi düşünce namusu saymıştır. (KADİR İNCESU - BirGün Gazetesi)
ADNAN BİNYAZAR
***
...Eksik olmasınlar, yaşamı, özgürleştirme eylemine dönüştürmeye çalışan eğitim kurumlarından geldiğimiz için, düşman belledi, etmediklerini komadı bize egemenlerimiz. Onların çabaları boşa gitmesin diye kanıma banarak, karşılıkları ödenerek yazılmıştır ürünlerim...
MEHMET BAŞARAN
***
Usul usul geceleyin
Sirenler duyarsan derin
Kapını gökyüzüne dayayıp da bekle
Yolunu şaşırmış bir yıldız düşer belki üstüne
Başını yastığa göm
Yüreğini ayışığına ayarla
Yorganına sıkıca sarın
Derin bir nefes al
Ve sakın ağlama...
AHMET ERHAN
Merhaba!