Gümüş koktu yıllar önceki gece.
N'olacak benim bu hâlim?
Gümüş koktu az içilen rakı.
Aydınlıktı ilk karanlık.
Gümüş koktu saatler, şiirler.
Nasıl geldik buraya?
Gümüş koktu içtiğim su.
Tenimde sıcak bir tedirginlik.
Gümüş koktu yürekteki köpüksüz dalga.
Çabuk mu dağıldı kuşların uykusu?
Gümüş koktu azalan sigaralar.
Bana bir yolculuk ısmarla.
Dünya Şiir Günü'nün yerleşmesinde ve dünyanın birçok yerinde kutlanmasında PEN Türkiye'nin önemli bir rolü oldu. Uluslararası foruma böyle bir gün önerisi bizden gitmişti. Şairin tüm çalışmaları için verilen onur ödülü niteliğindeki bu olay, aynı zamanda o yılki şiir bildirisini yazacak olanı da belirler.
2019 PEN Şiir Ödülü'nü Süreyya Berfe'ye verirken ona şöyle seslendik:
"Ey şiirin her zaman genci, ey şiirin gececisi, ey hiç kimseye olmadığı kadar sana yakışan huysuzluğun sahibi, ey artık yedilere, kırklara karışır gibi şiire karışan, ey saçı sakalı kırışan ama sözü her zaman dimdik ayakta duran, ey şiirin yerini bilen madenci, ey kendine hem gölge hem fener olan, ey egelerin egesi... PEN 2019 Şiir Ödülü için senden iyisini mi bulacaktık, verdik gitti, affet bizi!"
"Affet bizi" dedik... Çünkü kendi köşesine çekilip şiirle, doğayla, sözcüklerle, hüzünle, acılarla, sevmelerle ama en çok, en çok yalnızlıkla baş başa yaşayan (Ege'de yaşayan) Berfe hiç ama hiç yüz vermez ödüllere. Nefret eder kendisinden söz edilmesinden! Ama çaresiz daha önceki B. Necatigil Şiir Ödülü, M. C. Anday Şiir Ödülü, Cemal Süreya Ödülü, C. Atuf Kansu Ödülü, Arıburnu Ödülü, Homeros Emek Ödülü gibi bunu da sineye çekecek! (ZEYNEP ORAL - Cumhuriyet Gazetesi)
Süreyya Berfe'nin yazdığı "2019 Dünya Şiir Günü Bildirisi" şöyle:
Aklıma gelmezdi
Şiir Günü göreceğim.
Şiir Günü Bildirisi yazacağım hiç gelmezdi.
Oldu.
Şiir böyle bir bela işte,
insanın başına geliverir.
Yorgo Seferis, Saint John Perse, Turgut Uyar
sanki hiç yaşamadılar,
hiç şiir yazmadılar.
Başkaları da var tabii..
Ne mutlu bana PEN'den ödül aldım.
Her zaman genç olmaya çalışacağım.
"Gümüş koktu azalan sigaralar
bana bir yolculuk ısmarla."
Yeryüzünde şiirden başka yalnız var mıdır acaba?
İstediğiniz kadar dünyada da kainatta da şiir günü yapalım
yalnızlığını gideremeyiz.
Belki de ne kadar şair varsa o kadar şiir vardır.
Dünya Şiir Günü'nüz kutlu olsun...
***
Ağlamam Turgut, ağlamıyorum.
Alnım kırışır.
Alnım neyse ne de
gönlüm buruşur.
Seni indirdim mi yataktan?
Çıkarsam aklım karışır.
İyidir Turgut
-lâf aramızda-
bize ağlamak yaraşır.
Bir gün olur her şey değişir.
Bakarım buralarda değilsin.
Hep böyle süreceğini sanırım
sürer gerçi ama sonu değişir.
Denkleştiririm senden kalanları.
Buruşuk bir gül bize bakar kamaşır.
Sonra bir sana bir bana bakar.
Neden biliyor musun?
Medresenin yanındaki kışlanın
önü deniz
bahçesinde çamaşır.
- Turgut Uyar'ın arkasından şiir yazdınız sadece...
Sigarasından derin bir nefes çekti. Gözleri yine denize saklandı. Öğrenmiştim artık, zamanda yolculuk yaparken ya da sığınacak yer aradığında yapıyordu bunu. Döndü;
- Senin de arkadaşın kollarında can verse sen de yazardın.
Sustu. Metin Altıok'la ilgili soru sormaktan vazgeçtim. Sivas'a giderken Berfe'yi de götürmek istemişti yanında. Soramadım. Yüzünün düşmesine üzülmüştüm. Bu bahsi hemen kapattı.
-"Bir Dost Bulamadım, Gün Akşam Oldu" şiiriniz ve Gülten Akın bağlantısını sorsam;
- Gülten Akın benim şiire başlama nedenimdir. Onu okumamış olanları anlayamıyorum. Benimle görüşmeye gelen edebiyat öğretmenleri oluyor bazen... Gülten Akın'dan haberleri yok düşünün. Hemen kalkıyorum yanlarından.
"Bir Dost Bulamadım Gün Akşam Oldu" şiirimi okuduktan sonra benimle tanışmaya geldi. Nasıl heyecanlandığımı anlatamam. Konuştuk. Bana "Keşke o şiiri ben yazmış olsaydım" dedi. Mutluluğumu anlatamam. Ben de ona "İzin verin kitabın sonraki baskısında bu şiiri size ithaf edeyim" dedim. Öyle de oldu. (ÜLKÜ BURHAN - Milliyet Gazetesi)
***
Yorgunluktan başım düşüyor
Gökte kanadı ayrıç ayrıç bir kırlangıç
Dere gibi geçiyor içerimden
Ekmek kurumuş
Zeytin çekmiş yağını
Yürüdüm yutkuna yutkuna
Toza belendi miğdem
Gözlerim soldu
Armuda vardım yüksek
Bostana vardım ellerin
Köy hayat gibi ırak
Dönendim durdum
Bir dost bulamadım
Gün akşam oldu
Taze yavrum kan kusuyor
Dışarda eli kırbaçlı bir rüzgâr
Hançer gibi geçiyor yüreğimden
Tezek tükenmiş
Oda çekmiş sıcağını
Düşündüm tütünü sara sara
Ağuyla dağlandı ciğerim
Yüzümün rengi durdu
Avrada baktım ağlıyor
Komşuya vardım susuyor
Kasaba devlet gibi ırak
Yol kapalı
Kalktım oturdum
Bir dost bulamadım
Gün akşam oldu.
Amerikan buğdayı bereketli olmuyor
Ötede bizim buğdaydan sapsarı bir ırmak
Güneş gibi geçiyor düşlerimden
Öküzler zayıflamış
Toprak çekmiş elini
Eridim hilâl oldum
Sele karşı terim
Gücüm dondu
Tüccara vardım ürkek
Yakın köye vardım bakmıyor
Geçim bir kanlı tuzak
Sordum sordurdum
Bir dost bulamadım
Gün akşam oldu.
Şehre inince keyfim kaçıyor
Her yerde yüzüme çarpan bir tokat
Eski bir kin gibi geçiyor gözümün önünden
Kapılar kapanmış
Hükümet çekmiş ayağını
Bekledim köle oldum
Yere yapıştı dizlerim
Umuduma set kondu
Valiye vardım ödlek
Başkana vardım gülüyor
Belki çıkar diye evrak
Sustum oturdum
Bir dost bulamadım
Gün akşam oldu.
Süreyya Berfe adını bu şiirden ayıramam. 'GÜN OLA'da, Savrulan'dakiler, sonraki şiirleri.. Onların değerlerini yadsımıyorum. İçlerinde başka beğendiklerim de var. Ama bu şiirinin bence yeri başka. Amacım, özgün ve sağlam şiir yapılarına örnek sunmak. Nedir bu şiiri örnek seçmeye beni iten? Kusursuz bir biçimsel yapı oluşturması mı? İçeriğine aldığı yoksul köylünün yaşam kesiti mi?
Doğrusu şu ki, biçimsel olarak kusursuz yapılaşmış pek çok şiir var. Yoksul köylülük de çok şiire konu oldu.
"Bir Dost Bulamadım"ın özelliği nedir? Diyor ki o, yoksulluk değildir hayatı yıkan, söndüren. İnsanı insanlığından eden. Dağıtan. Yoksulluğa eklemlenmiş olan tek başınalıktır, yalnız kalıştır... (GÜLTEN AKIN)
Merhaba!