18 Mayıs 2024 Cumartesi

GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ - 2

 

Tarihi boyunca Anadolu, kendisini tutsak almak isteyen tüm yeni kültürleri bağrında eritmeyi bilmiştir.

(ÖNER YAĞCI)

***

Ben, Anadolu'nun korkunçluğunu görmüş, yüreğimde duymuş kişiyim. Makal da öyle, Fakir de öyle... Oyunlarınızı bize yutturamazsınız. Bundan sonra mağaradan, yer altından, açlıktan gelen hiç kimseye yutturamayacaksınız. Biliyor musunuz, haberiniz var mı, biz değil, o mağaradan beter yerlerde yaşayan ışıksızlar da görür gibi oldular oyunlarınızı. Heeeey, gözünü sevdiğimin yirminci yüzyılı, sen olmasan, sendeki halkın gücü olmasa, üstümüzdeki kara bulut, karanlık gece böyle kolayca kalkar mıydı?

Bu yirminci yüzyıldır. Yılanların Öcü oynanmasa da olur. Fakir yazmasa da, öğretmen olmasa da olur. Yüzlerce Yılanların Öcü yazılacak, binlerce Fakir Baykurt çıkacak.

Dün oyununuzu açık oynuyordunuz. Bugün bir paravan buldunuz. Yarın, er geç, o paravan önünüzden çekilecek. Ve siz Anadolu düzlüğünün ortasında çırılçıplak, ışığımızın içinde yarasalar gibi, baykuşlar gibi halkımızın karşısında, gerçek vatanseverlerin karşısında kalacaksınız.

Yobazlarınızla, ağalarınızla, yalanlarınızla, yutturmasyonlarınızla, bütün karanlık, gerici gücünüzle bir zaman daha oyalanacaksınız, biraz daha ışığımıza bent kurmaya çalışacaksınız. Ama sonunda ışığımız gözlerinizi kör edecek.

Ama siz içimizde, insanlığımızda birer çirkin yarasınız. Geçen yazımda da söyledim, bizim memleketimizde sizin gibiler var diye, ben yirminci yüzyıldan utanıyorum. (11 Şubat 1962)


YAŞAR KEMAL
(Fotoğraf: ARA GÜLER)

***

Ne zaman bir başka ülkeye gitsem dönüşte hüngür hüngür ağlarım.
Çünkü pek çok ülke dolaştım, yaşadığımız bu coğrafyanın çok renkliliğini hiçbir ülkede görmedim.
Bu renkliliğin acımasızca yok edilmek istendiğini de gördüm.
Ağlamam işte bu nedenden.

(IŞIL ÖZGENTÜRK)

***

Yılmaz Güney'in Oğluma Hikâyeler adlı kitabında yer alan öyküsünü anımsadım:

Şeftali çekirdeğini dişiyle kırmak için zorlanan çocuğa babası, dişleriyle kıramayacağını söyler. Çocuk inat eder, çekirdeği ayakkabısının topuğuyla, taşla kırmayı dener ama kıramaz. Tekmeleyince tulumbanın yanındaki toprağa düşen çekirdeği toprağa gömer.

Aradan günler geçer. Bir gün babası çağırıp topraktaki iki yeşil yaprağı göstererek bunun, dişleriyle ve taşla kıramadığı şeftali çekirdeğinden çıkan fidan olduğunu söyler ve devam eder:

"Ne zaman, hangi koşullarda olursan ol, dara düştüğünde şeftali çekirdeğini anımsa. Dişinle kıramadın o çekirdeği, taşla kıramadın. Ama uygun toprağa düşen çekirdek, günü gelince o sert kabuğu parçalar, toprağı deler ve yeşerir. Nedir o çekirdeğe bu gücü veren, güzel oğlum? Çekirdek, kabuğunu parçalayan gücünü kendi içindeki çekişmelerden alır oğlum. Her şey kendi içinde zıtlarını taşır. Her şey kendi içinde, kendini değiştirecek, başkaldıracak özü taşır...

Şeftali çekirdeğine inan, kendi gücüne güven!"

(ÖNER YAĞCI - Cumhuriyet Gazetesi)

***

"Anadolu, kendisine göz koymayan herkesi sevindirir!"

(AKGÜN AKOVA - Işığın Sevinci Türkiye)







Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder