"Şiir yazmalı" diyor kendisine, yazmalı da ama elinden gelmiyordur ki. Yaptığı denemeler başarısızdır, içler acısıdır. O da şiiri bir yana bırakıp resme yönelir. Resim yapmaya başlar. Sonra yine şiire başlar. Çünkü o şairdir. "Şiir yazmalı" der kendisine, "Şiir yaz". Bir gün, bir şiirin "hakkından" gelir. Gece... Sokakta... Arkadaşı şair David Burliuk'a birkaç dize okur. Bir arkadaşının şiiri olduğunu söyler. Arkadaşı durur, "Sizsiniz bunu yazan!" diye bağırır. Sonra da "Dâhi bir şairsiniz siz!" der. Bu yargıya pek sevinir Mayakovski. O akşam "şair olup" çıkar. "Lal rengi ve beyaz", "meslekte" basılan ilk şiiridir. "Vladimir Mayakovski" trajedisi almaya başladığı yolun en güzel örneğidir. Bir isyan trajedisidir bu. Şiirlerindeki can alıcı imgeler kıyımların, ölümlerin iç yüzünü göstermek için vardır. İnsanların güçlerine, akıllarına, iradelerine, dünyayı yeniden kurma yeteneklerine gönülden inanır. Şiirlerinde "aşk" ve "öfke" iç içedir. Ekim Devrimi'ni "Marşımız", "Devrime Övgü", "Sol Marşı" şiirlerinde kucaklar. Mayakovski yenilikçi, direnişçi, sosyalizme yürekten inanmış, onun için savaşan bir şairdir. O, toplum için yazan bir şairdir. "Ben" derken "biz" diyordur. "Sokaklar fırça, alanlar paletimizdir" diyerek sanat ordusuna çağrıda bulunur.
Başkaldıran, yenilikçi şiirlerini meydanlarda okur. Meydanlar hınca hınç dolar. İsyancı tavrı, burjuvaları yerden yere vuruşu, özel mülkiyete karşı duruşu şiirlerinde büyük yer tutar.
Pelteleşmiş beyninizde
kirden parlayan bir kanepede yan gelip yatan semiz bir uşak gibi
hayal kuran düşüncenizi,
kanlı bir yürek parçasıyla tedirgin edeceğim,
dalga geçeceğim, geberesiye küstah ve zehir dilli.
(Pantolonlu Bulut, Çeviren: ATAOL BEHRAMOĞLU)
Mayakovski hem şiirde hem de pankartta, resimde, çizimde yepyeni bir üslup yarattı, ortaya koydu. Hiçbir söz kıvırtması bulunmayan, özgün, kolay anlaşılan bir dil, yapı oluşturdu.
Pankartları ajitasyon içindir. Bu pankartlarda, çocukluğundaki çok sevdiği halk masallarını, koşmaları, türküleri imgelerinde hep kullanır.
Atasözlerini değiştirerek, deforme ederek yeniden dolaşıma sokar. Beyaz Ordu generali Denikin'i ele alan pankartın altında şu yazar: "Rus, domuzla dost değildir."
Kimi zaman çocuk şarkılarından da yararlanır: "Kanaryacık-geyikçik nerde kaldın?" şarkısının sözlerini, devrim düşmanlarını alaya alarak şöyle değiştirir: "Vrangel Vrangel, nerde kaldın? / Lloyd George'tan tank mı aldın?"
Şair, ajitasyon pankartlarında pek çok düşmanla savaşır: "Churchil, Beyaz Ordu generalleri, Amerikan emperyalizmi, toprak ağaları, çarlık düzeninin geri gelmesi için savaşan bankerler, papazlar ve başkaları..."
1. İşten her kaytarışın
2. Düşmanı mutlu eder
3. Bir emek kahramanı ise
4. Burjuvalar için darbedir. (1920)
Ahmet Oktay, Yol Üstündeki Semender (1987) kitabında intihar eden şairleri ele alırken şiiri "devrimden başka bir şey olmayan" Mayakovski üzerine de ışık düşürür:
Bir kez daha kucakla beni
kara-büyüsüyle bağlandığım gece;
mağma ve kemik tayfunları,
yağmur sularında sürüklenen bir mektubun
sar'alı yazısı gibi silikleşen ün;
ölümün tunçtan dökülme flütü
akkora kesmiş yüreğimi titretmiyor;
Gece,
uçurumlarında belleğin
kılık değiştiren hayalet,
- insan bir tansık
diye yinele;
çünkü sözcüklerin külünden doğdu
yaralı oğlun.
[Mayakovski,] Yesenin'in intiharını eleştirir ama 20 yıllık emeğini ortaya koyan sergisinin açılışından 15 gün sonra o da intiharı seçer. En bilineni Nâzım Hikmet olmak üzere pek çok şairin yolunu açmış, esin kaynağı olmuştur.
(GÜLTEKİN EMRE - Cumhuriyet Kitap)
Kim daha üstün, şair mi,
yoksa insanlara
pratik yarar sağlayan teknisyen mi?
İkisi de.
Yürek bir motordur çünkü
ve ruh onun çalıştırıcısı.
Eşitiz bizler
şairler ve teknisyenler.
Vücut ve ruh emekçileriyiz
aynı kavganın içinde.
(Çeviren: ATAOL BEHRAMOĞLU)
VLADİMİR MAYAKOVSKİ
(19 Temmuz 1893 - 14 Nisan 1930)
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder