1950'lerde Demokrat Parti iktidarıyla hızlandırılan iç göç, kentleri cazibe merkezi kılmaya dönük gibi görülse de "Marshall Yardımı" , "Truman Doktrini" ülkenin her alanda dokusunu bozmaya dönük bir adımdı. "Küçük Amerika" yaratma hayali, üretmeyen bağımlı bir Türkiye var etmek zihniyetini yansıtıyordu. Adım adım bu proje hayata geçiriliyordu.
Göç, günümüzde, refah ve daha iyi bir yaşam arayışı olmaktan çıkmıştır bence! Bazı bölgelerde bu tetikleyici bir neden olabilir. Ama yaşadığımız coğrafyadaki iç ve dış savaş, kaynakların yağmalanması, toprağın verimsizleştirilmesi, eğitimin yetersizliği, siyasi iktidarın ülkeyi "rantiye alanına" çevirmesi...
Tarıma dayalı bir ekonomiyi inşa etmek varken köylülüğü ortadan kaldırma çabası, her köyü bir mahalleye çevirerek tarımsal üretim alanlarını kıraçlaştırma, köylülüğün tarımsal üretimle bağını koparma çabaları... Bu mecradaki küçük üreticinin kooperatifleşerek tarım ekonomisini gelişkin kılabilecek, kendisini de toprağa bağlı yaşatabilecek değer üretmeden uzaklaştırmak...
Suyunun, yeraltı kaynaklarının yağmalanması sonucu; bağlı, bağımlı bir kitle yaratmak siyaseti yıllardır inşa edilen bir gerçektir.
Eğer "göç"ü konuşacaksak öncelikle bunlardan söz etmeliyiz. Böylece "göç kültürü"ne nasıl bakmamız gerektiğini daha iyi anlayabiliriz sanırım.
Yerli üretimin bu denli verimsizleştirilip cılızlaştırılmasının nedenlerini sorgulayınca, asıl toprak göçünün neden/nasıl/niye başladığını anlayabiliriz.
Köylülük bugün iflas etmiştir.
Kemal Tahir, 1967'de Bozkırdaki Çekirdek'i yazarken Köy Enstitüleri gerçekliğiyle (dönemin tek parti iktidarıyla) bitevi alay etmişti. Sanırım bugünkü sonuçları görseydi o romanı yazdığına pişman olurdu!
"Yapan da biz yıkan da biz" diyordu.
(FERİDUN ANDAÇ - Cumhuriyet Gazetesi)
***
Çağlar boyunca insanlığın biriktirdiği, geliştirdiği, bulduğu ne varsa ki hepsinin amacı yaşamı daha kolay, eğlenceli kılmaktı... Yine insanın bula bula "bulduğu" kâr (aslında soygun) düzeni, bilimsel her gelişmeyi insanın zararına kullanmayı "başardı" , hem de gözünü kırpmadan hem de ayırmadan.
Bilimsel ve teknolojik gelişmeler; mutluluk yerine yalnızlık, rahatlık yerine umarsızlık, paylaşım yerine bencillik olarak yansıdı insan yaşamına egemen aklın / gücün büyük "başarısı"yla...
Platon, yıllar değil, yüzyıllar önce ve "büyük bir öngörüyle, insanlığın bazı buluşlarının iki taraflı çalışabileceğine dikkat çekmişti: İyiye kullanım ve kötüye kullanım."
(...)
Bula bula bulduğumuz yönetim hallerinin, onların en ahlaksızı kapitalizmin, değil "bazı" , "her" buluşu insanlığın zararına da kullanabileceğini öngörememiş işte Platon.
(Y. BEKİR YURDAKUL - Cumhuriyet Kitap)
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder