Gerçek bir hayvansever olan Romain Gary, eşi Amerikalı oyuncu Jean Seberg ile Los Angeles'ta yaşarken bir gün çok güzel, uysal ve sevecen, başıboş bir Alman kurdu köpek bulur ve sahiplenir.
"Ağzının sağ tarafında ben gibi bir siğili ve burnunun etrafında yanık tüyleri olan gri bir köpekti, bu nedenle onu Nice'de çocukluğumun geçtiği lisenin yakınlarındaki Sigara İçen Köpek adlı tütüncü dükkânının tabelasındaki sigara tiryakisine benzetiyordum" diyen yazar, böylece ilk satırlardan itibaren insanlar ve hayvanlar arasında doğrudan bir ilişki kurar.
Ancak Romain Gary ve eşi kısa bir süre sonra yazarın -Rusça "ağırbaşlı" anlamına gelen- Batka adını verdiği bu köpeğin evlerine gelen siyah konukların boğazına atlamaya başlaması üzerine, zencilere saldırmak üzere koşullandırılmış eski bir polis köpeği, yani bir "Beyaz köpek" olduğunu idrak ederek dehşete düşerler.
Bütün çabalarına karşın, bu saldırılara engel olamayacağını anlayan Gary, olası bir trajediyi önlemek amacıyla, Batka'yı öldürmeye karar verir.
Köpeği ıssız bir araziye götürür, ama tabancasını çıkardığında gözleri yaşarır, elleri titrer ve tetiğe güçlükle basarak ıska geçer.
O andaki duygularını şöyle yorumlar: "İntihar girişimimde başarısız olmuş gibiydim."
Bunun üzerine kendine bir görev belirler: Batka'yı ne olursa olsun "iyileştirmek" yani "ırkçılığından" arındırmak. Ama ne yazık ki köpeği bu amaçla emanet ettiği Kara Panter Partisi üyesi siyah eğitmenin de kendine gizlice bir görev biçtiğinin farkında değildir...
Beyaz Köpek adlı yapıtında bu olaydan yola çıkan Romain Gary, yalnızca bir köpeğin hikâyesini anlatmakla yetinmez.
O yıllarda sıkı bir insan hakları militanı olan eşi Jean Seberg, beyazlarla eşit haklara sahip olabilmek için mücadele eden siyahlara destek olmak amacıyla çeşitli toplantılara ve yürüyüşlere katılıyor, maddi açıdan bağışlarda bulunuyordu.
Bu vesileyle, aynı zamanda o dönemin ABD'sinin karanlık tablosunu çizen Romain Gary soruna tamamen nesnel bir bakış açısıyla eğilir:
Özgürlüğe kavuşmak için yeni yollar arayacaklarına, kendilerine zulmedenleri taklit ederek "tersten ırkçılık" yapmaya başlayan Afro-Amerikalı aktivistler ve onlar tarafından kurulan Kara Panter Partisi'nin düştüğü çelişkiler konusunda onulmaz bir düş kırıklığı içinde olduğu belirgindir.
(...)
Yazarın birer masumiyet abidesi olarak gördüğü hayvanlara önemli bir yer ayırdığı bütün romanlarındaki gibi, ilk satırlardan itibaren sevecen bir köpek olarak betimlenen Batka, insanlar tarafından bir silah olarak kullanılmak amacıyla acımasızca soysuzlaştırılmıştır.
Sembolün ötesinde bir özdeşleşmedir söz konusudur olan:
Beyaz Köpek, insanın hem arılığının hem de sapkınlıklarının bir aynasıdır ve Romain Gary, ırkçı beyazların koşullandırdığı Batka üzerinden kötücül insanlığın kurbanı olan masumiyet temasını işler.
"Gözünüzün önünde acı çeken her şey insandır" diyen yazar, eziyet edilen bir hayvan ve zulüm gören bir insan arasında hiçbir fark gözetmez.
Dolayısıyla Jean-Jacques Rousseau'dan da esinlenerek insan müdahalesinin doğanın saf güzelliğini nasıl yozlaştırdığını anlatır.
Sorunu irdeledikçe, gerçek sorunun insanlığı çaresiz bir hastalık gibi kemiren budalalık olduğu sonucuna varır.
(FERDA FİDAN - Cumhuriyet Kitap)
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder