Metin Demirtaş anlatıyor.
"Benim annem hayvanları severdi. Ağzı var, dili yok, acısını ve açlığını dillendiremezler der, merhamet gösterirdi.
Bir yaz günü kovası olmayan bir kuyunun başında susuzluktan kıvranan bir köpeğin susuzluğunu kuyuya sarkıttığı baş örtüsünden sızan sularla gidermişti. Bunu gören bir adamın, 'Saçın göründü kadın! Günaha girdin!' deyince ağzının payını vermişti."
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız;
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız.
NAZIM HİKMET
ETEM ORUÇ
Etem Oruç'un "Gizemli Kadın Efe"adlı kitabındaki, kocası Çanakkale'de şehit olan ve Yunanlılar Aydın'ı işgal edince boynundaki altınları satarak silah alıp dağa çıkan Ayşe Efe'nin şu sözleri unutulmaz:
"Güzel Aydın'ı Yunanlılar işgal etmiş" diyorlardı. Bir hançer saplandı yüreğime. Ölüm her yerde var. Kadın güçsüz olsa da ana güçlüdür. Beşik sallayan eller bir araya gelirse dünyayı sallar.
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder