Resim: İBRAHİM BALABAN
Balaban söylemek istediğini kestirmeden söylemesini biliyor. Bu kestirmeden söylemeyi, bu ustalıkla söylemeyi Balaban nereden öğrenmiştir? Asıl iş burada işte. Nakış var, oya var, kilim var, çorap var. Yüz yıllardır Anadolu halkı renkle haşır neşir olmuş. Balaban da söyledi, dedi ki: "Ben bugünlerde öğrendim bunu. Büyük Batı ressamlarının tablolarına bakınca öğrendim. Bizim köydeki kadınlar, Batılı büyük ustalar nasıl renk değerlendiriyorsa, onlar da öyle renk değerlendiriyorlar.
Bir de türküler var. Bir olayı anlatmada türküler kadar kestirmeden giden hiçbir söz, sanat yoktur desek yeridir. İşte Balaban bunlardan alacağını da almış. Ben, Balaban'ın her tablosunu bir türküye benzetiyorum. Şöyle ki: Her türkü bir hikâyedir. Bir olaydan çıkmıştır. Olaydan çıkmayan hiçbir türkü yoktur. Olayı anlatınca da hayatı en kestirmeden anlatıyor türküler. İşte Bursa'nın Seç köyünden Balaban'ın her tablosunun bir hikâyesi var. Ve hayatından bir parça her tablosu... Rengi ile, ışığı ile bir parça.
Sergisini bir daha gezdikten sonra, Balabanla karşı karşıya oturduk. Güya ben, Balaban'a soracağım, o da söyleyecek. Kararımız bu. Birbirimize bakıştık kaldık. Ne o bir şey söyleyebildi, ne ben sorabildim. Sonra ben, çocukluğuma dalmışım. Köyde bütün çocuklar, kumun üstüne resimler çizdik. Şimdi hatırlamıyorum. Bu bir oyundu sanıyorum. Balaban'ın ressamlığı buradan gelmiş olmasın!.
Birden, bir:
"Merhaba" duydum.
Ben de:
"Merhaba" dedim ve kendime geldim.
"Sergi açılalı iki gün oldu" dedi.
"Boş ver buna da, eskiden anlat bana, çocukluğundan" dedim.
"Resim yapmaya nasıl başladım, onu mu? Herkesin ilk sorduğu bu zaten."
"Sen anlat."
"Ben ilk olarak anamı nakış yaparken gördüm. Nakış beni bir sardı ki deme gitsin. Her gün akşamlara dek anamın karşısına oturur, onu seyrederdim. Çocuklarla oyunu, her şeyi bırakmıştım. İşim gücüm nakış seyretmekti, anamın gergefinin üstüne elimi sürmekten çok tad duyardım. Anam bana gergefi yırtarım diye kızardı. Ama ben gene de bildiğimi işlerdim. Her gün de anama yalvarırdım bana işleme versin diye. Bir gün elime iş verdi anam. Öyle iyi işledim ki, bu işe anam da şaştı kaldı. Gergefe yeni yeni nakışlar bulup koymuştum. Sonra ben yedi yaşına değince, babam beni mektebe gönderdi. Öğretmen, tarlada otlayan bir eşek yapmamızı söyledi bir gün. Sınıf hiç yapamamıştı. Benimkini görünce öğretmen, "hah, böyle işte" diye bağırdı ve yaptığım resmi sınıfa gösterdi. Ondan sonra benim için varsa da resim, yoksa da resim."
YAŞAR KEMAL
(Bu Diyar Baştan Başa - Cem Yayınevi, 1973)
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder